Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Uygun adım karşıdevrim!

17 Eylül 2017 Pazar

Bazı dostlarıma şaşırıyorum, “Türkiye bir İslam cumhuriyeti olmaz” diyorlar. “Amerika ve Batı buna izin vermez” diyorlar. Birincisi baştan belleyelim, ne Amerika’nın ne de Batı’nın Türkiye’de olup bitenleri pek de umursadığı yok. Arada sırada Tayyip Erdoğan’a karşı çıkışlar yapıyorlar, oyunun bir parçası bu. Şunu kabul edelim, dünyayı hükümetler değil, çokuluslu şirketler yönetiyor. Onların ise bizim bu halimizden çok hoşnut olduğunu herkes görebilir. Çünkü arabaları, uçakları, iş makineleri, silahları, mısırları, buğdayları, arpaları ülkemizde kapış kapış gidiyor. Limanlar, havaalanları, hastaneler, iletişim kanalları, bankalar, uçsuz bucaksız topraklar onların. Görüntümüz şu; milyonlarca tüketici birey bir AVM’den çıkıp başka bir AVM’ye koşturup duruyor. Elinde son model cep telefonları, dudaklarını büzerek selfie çekiyor. Birey bile değil hepimiz birer tüketim robotuyuz. Ve hiç güvenmeyin, bu iktidardan hep birlikte çok memnunlar! Birinci Dünya Savaşı sonrasında Batı’yı Kurtuluş Savaşı’yla şaşırtan, ardından büyük Cumhuriyet hamlesiyle işleri daha da ileri götüren Türkiye Cumhuriyeti nihayet onların istediği gibi olmaya başladı, oldu da! Adı ister Türkiye Cumhuriyeti ister Türkiye İslam Cumhuriyeti olsun, önemli değil.
Evet, artık hızlandırılmış bir karşıdevrimin içindeyiz. Ülkede 191 ilçede sadece imam hatip lisesi var. Dördüncü sınıf din bilgisi kitabında “Okuyan erkek kadı, okuyan kadın cadı olur” diye başlayan bölümler var. Beş yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden adamı beraat ettiren bir yargı var. Şaşırtıcı derecede cahil ve mesnetsiz iddialarla tutuklu yargılanan gazeteciler, bilim adamları var. Artık okullarda dersler dua ile başlıyor, çocuklarını iyileşmediği için doktorlardan vazgeçip hocaya hacıya götüren beyaz yakalılar var. Türkiye’de ensest vakaları, yapılan araştırmalarda “toplumun yarısına yakınını ilgilendirdiğini” söyleyen gazetecilere, kadın örgütlerine veryansın eden gazeteciler var. “Babaları kızlarına şehvet duyabilir” diyen Diyanet var. İslami referanslarla idare edildiğimiz gün gibi ortadayken, demokrasicilik oynamamız bana son derece gülünç geliyor. Kabul edelim ki, karşıdevrim usul usul ilerleyip, inatla Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk İslam Cumhuriyeti yaptı.
Türk İslam Cumhuriyeti sadece Sünni Müslüman vatandaşlarını korumakla görevli olduğunu defalarca belirtti. Betonu sevdiğini şahlanarak ilan etti. Sünni de olsalar emekli yurttaşlarının onlar için ölümü beklenen kişiler olduğunu herkes biliyor. Aleviler, sosyalistler, ateistler, Ermeniler, Kürtler birer düşman, hain! Bu nedenle kardeşleri, milliyetçi zorbalara yürüyün dediler. Onlara bir kere yürüyün dediniz mi tutmak olanaksızdır. Mazilerinde kendi deyimleriyle yüzlerce leşleri vardır. İnsan olmayı unuttuklarından ya da sevmediklerinden 78 yaşında ölen bir anneyi (Hatun Tuğluk) mezarından çıkartabilirler. Vurdukları bir başka anneyi, çocuklarından 5 adım uzakta tutmayı bir oyun haline getirip, annenin (Taybet Ana) ölüsünü bir hafta bir ıssız toprakta bırakabilirler.
Açlık grevindeki iki genç insanın duruşmasından evvel tüm avukatlarını gözaltına alıp, “elimde yeterli eleman yok” diyerek duruşmaya gitmelerini engellerler. Yüzlerce insanı Bank Asya’da hesapları var diyerek işten atıp, Feto’yla kol kola gezen, Bank Asya’dan milyon dolarlık kredi alanları baş tacı edebilirler.
İşte geldiğimiz yer, bu arada ülkede derin bir mutsuzluk havası var. Pek çok ailede çocuklarını özel okullarda okutmak için gerekli para yok. Mecburen devlet okullarına vermek zorundalar. İşte benim de zoruma giden bu. Her şeyin bıçak ucunda olduğu bir ülkede, ne kadar çocuğunu ve kendini koruyabilirsin? Öyleyse bu suskunluk neden? Karşıdevrimi böylesine uysal bir biçimde kabullenmek neden?
Kimselerin ne olacağını, yarının neler getireceğini kavrama kapasitesinin olduğunu sanmıyorum. Devleti yönetenlerin de(!)... Hani zengin mirasyediler vardır, çalışmazlar ve paralarını hiç bitmeyecek gibi harcarlar ama her zaman bir son vardır. Her şeyin bittiği bir yer vardır. Sanırım buna aymamız için biraz daha yoksullaşmamız, biraz daha şaşırmamız gerekiyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları