Ülke Savaşta, Haberiniz Yok mu?

11 Eylül 2012 Salı
\n\n\n

Büyük çoğunluğun ülkenin savaşta olduğundan haberi yok. Söylenen sözler, yapılan davranışlar bunu açık açık gösteriyor. Örneğin, Afyonda çocukları ölen aileler yakınıyor: Evlatlarımızı duş almadan 24 saat çalıştırmışlar. Hayır, bu günlerde böyle bir itiraz olamaz, bilmiyor musunuz, bu ülkenin Güneydoğusunda silahların hiç susmadığı bir savaş sürüyor, ayrıca taşeron olmayı kabul ettiğimizden beri Suriyede süren iç savaşta basbayağı çatışan bir taraf olarak varız. Bu durumda ülkenin her yerinde savaş koşulları geçerlidir, yani asker olan kişi duş almadan 24 saat çalıştırılabilir.

\n

Öyle benim oğlum kısa askerlik yapıyor, para verdik gibi mazeretler geçerli değildir. Savaş herkesi hiç beklenmedik bir zamanda vuruverir. Bu böyle biline. Ama hemen bir itirazınız olacak biliyorum, savaştaki bir ülkenin valisi ve Genelkurmay Başkanı birbirlerine plaket verip, kilim tanıtımı yaparlar mı? Anlaşılan o ki ne vali ne de Genelkurmay Başkanı ülkenin savaşta olduğunu biliyor. Canım Genelkurmay Başkanı bu ülkenin savaşta olduğunu nasıl bilmez? Bilmez bilmez, bilmek zorunda mı?

\n

Yani bir şeyler oluyor, karakollar basılıyor, kentlerde bombalar patlıyor, bir yaşını yeni dolduran çocuklar ölüyor, ne var? Genelkurmay Başkanına, valiye neden kızıyorsunuz? Tanrı öyle istiyor, öyle oluyor. Bakan söyledi ya, siz beş vakit namaz kılan, oruç tutan bir bakandan daha mı iyi bileceksiniz? O bunun Tanrının işi olduğunu söylediğinde akan sular durur.

\n

Tanrı da nedense durup dururken, karakol basılmasını, bombalarla küçücük çocukların paramparça olmasını, el bombaları istiflenirken ansızın hepsinin birden patlamasını pek sever oldu.

\n

Sadece bunlar mı? Tanrı yüz binlerce çocuğun geleceğinin karartılmasını istiyor. Adeta birilerini sırf bu iş için görevlendirilmiş gibi. Hiçbir uyarı, hiçbir doğru söz Tanrının emirlerini yerine getirmek için dünyaya gelmiş bu insanları etkilemiyor.

\n

Anlaşılan o ki, Tanrı bu ülkeyi hiç sevmiyor. Küçücük sabileri bile.

\n

Ah ah, Tanrıyı bile kendimize benzettik ya, helal olsun bize!

\n

Peki nereye kadar?

\n

Çevremdeki herkes birileri için yakınıyor, kimi askerliği gelmiş oğluna, kimi okul çağına girmeden okula gitmek zorunda kalan torununa, kimi sınavlarda puanı tutmayan yeğenine... Bir yakınma bir yakınma!

\n

Kime yakınıyorsun arkadaş? Diyelim ki on bin genç insan vicdani ret hakkını kullanmaya karar verse ve kullansa, ne olur? Hepsini mi hapse atacaklar?

\n

Tanrı bile bu eylem karşısında şaşırır. İtalyada mafya tarafından öldürülen bir savcının cenazesinde beş milyon kişinin yürüdüğünü anımsıyorum, o günden sonra mafya çorap söküğü gibi çökertilmişti. Ben beş milyondan vazgeçtim, on bine razıyım.

\n

Vallahi bu Tanrının bile hoşuna gider: Umudu kestiğim kullarım hafiften uyanmaya başlamışlar, vay canına!

\n

Prensleri ve prensesleri için kaç anne baba yollara düştü allahaşkına. Yollara düşmek yerine rapor almayı yeğlediler. Başbakan onlara hakaret ederken bence çok haklı. Ahaliyi o kadar iyi tanıyor ki, yürümeyeceklerini, dolaylı ve daha az sakıncalı bir yola başvuracaklarını biliyor. Azarlayıp duruyor! Kimseden de gık yok!

\n

Başbakan insanları azarlarken, BDPye Kandilin yolunu gösterirken kendinden o kadar emin ki, çünkü biliyor bu ahali Uluderede 34 çocuk devlet bombardımanıyla ölürken sustu, Antepte ölen yavrusunu unuttu, tecavüzcüsünün kafasını kesip köy meydanına atan kadın hayatımızdan bir tiyatro figürü gibi gelip geçti... Daha pek çok şey, bize dokunmadan gelip geçiyor.

\n

Savaş bile.

\n

Öyleyse bırakın Tanrı bizi adam etmeye devam etsin.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları