Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Başımız dönüyor...

10 Kasım 2024 Pazar

Sevgili okurlarım öyle bir gündemimiz var ki başımız dönüyor. Ve ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Öcalan’a çağrılar devam ediyor. Erdoğan ve çevresi öylesine karışık bir plan uyguluyorlar ki neyin ne olduğunu anlamakta epey geride kalıyoruz. Ne oldu birden Narin olayı, kadın cinayetleri (Ki bu konuda ekim ayında bir rekor kırmışız. 30 gün içinde tam 48 kadın; erkekler tarafından öldürülmüş,) adeta sıradan bir olay gibi geçip gidiyor. Kaz Dağları Cengiz’e armağan edilmiş, adam bir türlü doymuyor. Binlerce ağaç kesmek en çok keyif aldığı şey. Ama bu günlerde en zor durumda olanlar DEM Parti’nin bir Türkiye partisi olması için çabalayanlar. Çok zor kararlar vermek zorunda kalacaklar. Halfeti, Batman ve Mardin’de halkın iradesine öyle bir son verildi ki neredeyse Esenyurt unutuldu. Yenidoğan çetesi unutuldu. Ve nihayet Devlet Bahçeli bu oyunun neden oynandığını açıkça ifade etti. Amaç Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi. Vallahi ben pek çok kere örnek olarak yazdım. İspanya’da binlerce kişinin ölümüne, binlerce İspanyol’un başka ülkelere göç etmesine neden olan iç savaştan sonra başa geçen diktatör Franco tam kırk yıl yani ölene kadar diktatörlüğünü sürdürdü. Dünyanın her tarafında tek adam olmaya çalışanlar bence onu örnek alıyorlar, ölene kadar ben diktatörüm!

Tamam arkadaş da işler biraz karışık. Adeta bir seçim öncesi atmosferine çevrilmeye çalışılan ülkede insanların ana derdi günü kurtarmak. Bugünlerde sık sık sağlık nedeniyle Bostancı’dan Çapa Hastanesi’ne gidiyorum. Vallahi billahi Marmaray’da, tramvayda gencecik insanlar ayakta uyuyorlar. Öylesine yorgunlar. Pazara gidiyorum, paralı bir semtte olmasına rağmen insanlar sürekli pahalılıktan söz ediyorlar. Eskiden pazarlarda kilolarla sebze ve meyve alınırdı, esnafa ayıp olacak diye yarım kilo portakal istemeye utanırdık. Şimdilerde işler değişti, esnaf da pahalılıktan yakınıyor ve tek bir narı bile kârdan sayıyor.

Ve yemek yazarları ayılıp bayıldıkları yiyeceklerin reklamını yapsalar da kusura bakmasınlar her işletme artık insanları kazıklamak için çeşitli yollar denemeye başlamış. Dört tane küçücük et parçası şişe geçirilmiş, olmuş sana çöp şiş. Böyle çöp şiş olur mu? Avuç içi kadar yeşillikten bile para alınıyor. Tamam canı isteyen yiyebilir ama bu günlerde bizim mahallenin kahvesinde birileri annesinin yediği ciğerden neredeyse bilincinin kapandığını, hastaneye zor yetiştiklerini anlatıyor. Üstelik kadın adı şanı olan bir lokantada yemek yemiş. Vay canına bugünlerde ne kadar çok kişi yediği hamburgerden, tavuktan zehirlenmiş. Esnaf kâr edeceğim tutkusuyla kendi ayağına sıkıyor. Evet diyeceksiniz ki her yer, tüm kahveler dolu. Elbette artık insanların ev almak, araba almak ve çocuklarının iyi bir eğitim alması gibi hayalleri bitti. Öyleyse gelsin amerikano, gelsin Türk kahvesi! Ve kazık sabah kahvaltıları!

Şimdi biraz gelelim bu rekor kırdığımız kadın cinayetlerine. Artık neredeyse ayın her gününde iki kadın öldürülüyor. Defalarca yazdığımız halde, hiçbir bakanlık bu ölümleri engellemeye çalışmadığı gibi üstünde bile durmaya gerek görmüyor. Bir de benim takıntım hâkim indirimi, bir türlü ortadan kalkmıyor. Ve polis, şikâyet eden kadınlara yüzlerinde hep aynı küçümseyici ifadeyle şöyle diyor: “Bacı aileni düşün, çocuklarını düşün bu şikâyetinden vazgeç!” Kadın sanki suçlu, kimseler onu dinlemiyor ve özellikle boşanma aşamasındaki erkekler, “Ya benimsin ya da kara toprağın!” diyerek eşlerini, takıntı yaptıkları kadınları ya da sokakta tek başına yürüyen kadınları bıçak mı, pala mı, tabanca mı artık hangisi olursa öldürüyorlar. Biliyorlar ki yakalandıklarında hâkimin karşısında kravat takıp şöyle dediklerinde: “Hâkim bey ben namusumu temizledim ya da cinnet geçiriyordum. Ne yaptığımı hatırlamıyorum bile” iyi bir indirim alacaklarını ve iki yıl sonra da sokaklarda ellerini kollarını sallayarak yürüyeceklerini biliyorlar.

Hep aynı olayları yaşamaktan, şaşırmaktan başımız dönüyor ve bu ülkenin geleceğinin sürekli ne olacağını düşünenler de artık hayli yorgunlar. Hangi eyleme katılacaklarını, nasıl yetişeceklerini bilemiyorlar. Ama usul usul bu da değişiyor. İşçiler pek çok yerde yeniden grev gerçeğini anımsamaya başlıyorlar. Kesilmek istenen ağaçlara bir yavru ceylan gibi sarılanlar çoğalıyor. Gündemin karmaşası içinde içeride yatan dostlarını sürekli anımsayanlar hep bir çaba içindeler. 

Evet galiba bugün de hepimizin Prometheus olması gerekiyor. Tanrılardan ateş çalıp insanlara veren Prometheus! Bıkmadan usanmadan ülkemizin her yerinde ateşler yakmak ve Prometheus’un dağın tepesine taşıdığı kaya her aşağı düştüğünde yeniden tepeye taşıması gibi insana en çok yakışan cesaret ve inatçılığı göstermemiz gerekiyor. Evet başımız dönüyor, dönecek! Ve hep yeniden kayayı tepeye taşıyacağız.

Çünkü bizim Prometheus’umuz, 

bugün 86. ölüm yıldönümünde andığımız, kayaları hep yeniden tepeye taşıyan 

Mustafa Kemal Atatürk! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları