Su'yun Seferi

02 Aralık 2012 Pazar

Resim severim ama suya, denize, göle, gökyüzüne, yeraltına, bir konağın çatısına serçeler gibi sığınmış resmi daha bir çok severim. Öyle, çünkü resim herkesin yapabildiği, erişebildiği bir güzellik, bir anlatım aracı olabilir. Ve benim gibi sokak tiyatrosundan gelen biri için, bu adeta kutsal bir durumdur.

\n

Bu uzun girişi neden yaptım? İZ Televizyonunda , Suyun Seferiadlı beni baştan çıkaran, ah orada ben de olsaydım, dedirten bir program var. Ressam Su Yücelin hazırlayıp sunduğu programda, resmin en oyunsuz, en baştan çıkarıcı hali tıpkı su gibi önünüzden geçip gidiyor, hep birlikte şimdi ne olacak, kim hangi resmi yapacak, ah benim elimde de şu anda bir fırça olsa, diyerek, Suyun peşine takılıyorsunuz.

\n

Belgesel ve kurgunun iç içe girdiği program, her ay bu güzel ülkenin bir başka iline, ilçesine gidip, orada yaşayanların bile farkında olmadıkları güzellikleri hepimize anlatıyor. Anlatanlar da yörenin halkı, nasıl anlatıyorlar, her biri eline bir fırça, bir boya alarak!

\n

Örneğin Karabükteyiz. Karabük kara altının çıkarıldığı yer, yöre halkının erkekleri her gün binlerce metre yerin altında, her an bir göçük olabilir, bir madenden ölüm haberi gelebilir. Yöre halkı bunu yaşayarak öğrenmiş, bu nedenden geride kalanlar, kadınlar, kız kardeşler, çocuklar için her gün, uzun ve endişeli birbekleyiş”.

\n

İşte Su Yücel ve ekibi, bu uzun bekleyişibizlere anlatmak için oradalar; kadınlar, çocuklar, maden işçilerinin madene inerken giydikleri baretlere, evlerimizde kullandığımız klasik kömür kovalarına içlerini dökecekler, umutlarını, hayallerini anlatacaklar.

\n

Madenciler yeraltındayken, onların yakınları onlara sesleniyorlar. Baretler, kömür kovaları rengârenk boyanıyor, resimler adeta yeraltının karanlığını aydınlatmak için inadına neşeli!

\n

Program içinde en can alıcı bölüm, kömür dolu bir arabanın üstüne, rengârenk baretlerin dizildiği bölümdü. Yeraltından çıkan yüzleri, giysileri kapkara madenciler, kömür arabasının üstünde onları bekleyen baretlere önce şaşkın, ardından neşeyle bakmaya başladılar; en gençleri başındaki kapkara bareti çıkarıp rengârenk olanı giyiverdi, sonra herkes sırayla, bu yeryüzü baretlerini giyip, fotoğraf çektirmeye başladı.

\n

Gün muhteşem bir sonla bitti.

\n

Suyun Karabükteki seferi hiç kuşkusuz devam ediyordur. Bu arada ekibin yolu Kapadokyaya düştü, büyülü peri bacalarının hikâyeleri bu kez, kadın erkek, çoluk çocuk tarafından uçurtmalara resmedildi. Ve yapılan uçurtmalar, gökte sihirli olduğu kabul edilen güvercinlerle birlikte efsun yarattılar.

\n

Ardından mavinin en güzelini çinilere işleyen İznike geçildi. Çini ve mavi diyarı İznikte çini atölyelerinde çalışan kadınlar, bu kez kendi çinilerini yapmaya başladılar. Gelin olmayı, nişanlının askerden dönmesini, çocuklarının okumasını dileyerek bunları çinilere işlediler. Fırın açıldığında (seramik fırınları her zaman sürprizler yapar) heyecanla beklediler. Ve çiniler ortaya çıktı, sonra bu çinileri İznik Gölünün sularına bıraktılar, hikâyeler suya yansıdı ve muhteşem, yeryüzünde belki de hiç olmayan bir resim sergisi göz kamaştırdı.

\n

Suyun yolu Kaz Dağına da düştü, Sarı Kız efsanesini gene yöre halkı resimle anlattı ve efsane bu kez sarı yemenilere nakşedildi. Edirnede gelin duvakları, Milasta halılar, Ödemiş Birgide cam, resmin malzemeleri oldu...

\n

Bu iş güzel bir iş; biraz yaratıcılık, yaptığı işe saygı ve emekle, bu ülkede böyle onlarca program üretilebilir. Ve biz çok hoşlandığımız bir sözle bu güzel ve yalnızülkenin değerlerini, zenginliğini yanı başımızda hissedebiliriz. Öyle uzaktan memleket sevilmiyor, tanıdıkça seversin Aşk gibi.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları