Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şule Çet davasının anatomisi

10 Şubat 2019 Pazar

Gazetecilik etiği olarak sürmekte olan bir dava için fikir yürütmeyi sevmem. Ama Şule Çet davasının ilk gününde gerek hâkim, gerekse sanık avukatları öyle sözler ettiler ki, bu da beni bu davanın “en çok da bir kadın olarak” anatomisini çıkarmam için teşvik etti.
Hâkimin Şule’nin babasına sorduğu sorudan başlayalım: “Şule öğrenci olduğu halde neden çalışmak istiyordu?” Bu çok sıradan gibi gelen cümle, ülkedeki erkek dilin bir yansımasından başka bir şey değil. Sahi neden çalışıyordu? Ülkenin genel coğrafyasında kadının evinde oturması doğal kabul gördüğünden, hem öğrenci hem de kadın bir kişinin çalışma nedeni ne olabilir? Hâkim farkında olmadan ya da olarak bir durum ima ediyor, çalışan kadının başına her şey gelebilir. O da dizini kırıp evinden okula, okuldan evine gitseydi ya! Ayrıca bu cümle bir hâkimin ülkemizdeki ekonomik sıkıntıdan habersiz olduğunu da gösteriyor. Oysa istatistikler 1.5 milyon üniversitelinin ekonomik nedenlerle okulu bıraktığını açıkladı. Ayrıca dünyanın her yerinde üniversite öğrencilerinin büyük çoğunluğu hem çalışıp hem okurlar. En çok da garsonluk ve barmenlik yaparlar.
Geçelim o tuhaf Adli Tıp raporuna. Raporu veren doktorun 12 Eylül döneminde işkenceden kolları kırık bir genç insana sağlıklı raporu verdiği ve daha sonra ceza aldığını biliyoruz, bu adli doktor şöyle demiş: “Bir kadın, erkekle içki içmeyi kabul etmişse, cinsel ilişkiye rıza göstermiş sayılır.” Adama hiç kızmayın, ülkede şeriatı yaymaya ve ülkeyi kadınlar için bir cehenneme çevirmeye yemin etmiş epeyce mümin var. Adam da bunların düşüncesini Adli Tıp raporu olarak yazmış. Şöyle demeye geliyor, bir kadın bir erkekle içki içiyorsa, erkek ona tecavüz etme hakkına sahiptir. Eder kardeşim, o da içki içmeyi kabul etmeseydi. Türkçesi bu! Yani Şule Çet aslında aranmıştır, sanıklar da bu aranmaya yanıt vermişlerdir.
Gelelim sanık avukatlarına, avukatlar üstüne basa basa, “Şule’nin bakire olmadığını, kızlık zarında eski yırtıklar bulunduğunu” söylediler. Ben yazarken utanıyorum, bir genç kadının bakire olup olmadığı sizin için neden bu kadar önemli? Hiç lafı dolandırmayın, kamuoyuna ve hâkime şöyle söylüyorsunuz: “Sayın hâkim bu iş niye bu kadar önemseniyor ki, bir tecavüz olmuş bile olsa kız bakire değil.”
Sanık avukatları bu duruşmada dünya adli tıp camiasını acıyla gülümseten bir olguyu da ortaya attılar. Efendim Şule Çet’in tırnaklarında bulunan sanık DNA’sının el sıkışma sırasında oluştuğunu söylediler. Yahu arkadaş sen kimi kandırıyorsun? Yani herkes senin çevrendeki her sözüne eyvallah diyen arkadaşların değil. El sıkışmadan DNA geçmeyeceğini iki Amerikan cinayet dizisi izleyen herkes bilir. Senin bilmemen tuhaf ya da hadi belki yuttururum mu dedin!

Ayrıca duruşma sırasında ortaya çıktı ki, polis olay yerinde doğru dürüst bir inceleme yapmamış ya da yapmış da sonradan mı yok edilmiş bilinmiyor. Şule’nin çamaşırları bile incelenmemiş. Yani harika bir dava incelenmesi. Ama gerçek bir yolunu bulur, ortaya çıkar. İlerleyen zamanlarda Şule’nin boynunun düşmeden değil, fazla zorlamadan kırıldığı, yüzünde ve bedeninde zorlama izleri olduğu tespit edilmiş. Ayrıca plaza görüntülerinden kişilerin ayakta duramayacak kadar içkili oldukları görülüyor. Bu arada haberi verirken “Lüks plazada buluştular” diyen gazeteci arkadaşlarıma soruyorum, “neden lüks plaza” dediniz, çünkü illa ki, kızı suçlu göstereceksiniz. Plazaya giden kız! Şimdi gazeteci arkadaşlarıma, Adli Tıp yetkililerine, soruşturma için delil toplayan polis ekibinde yer alanlara ve hâkime soruyorum: “Sizin kızınız, kız kardeşleriniz yok mu? Biraz durun ve gencecik bir kızın en acılı biçimde biten hayatını düşünün! Vicdan sizi bu kadar mı terk etti?”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları