Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Katarlar Geçerken...

14 Ekim 2012 Pazar
\n

\n

Ben ne yazsam, düşünüyorum; savaş karşıtı o kadar çok yazı yazmışım, öyle çok söz söylemişim ki, sanki bütün sözcüklerim bitmiş gibi. Eski bir yazımı sizlerle yeniden paylaşıp içinde bulunduğum durumu biraz olsun ifade etmeye çalışacağım. Suya yazmak bu olsa gerek. Düşünün bu yazımı 23.02.2003’te yazmışım ve hâlâ fırından yeni çıkmış bir ekmek gibi çok taze. Ve ne kadar yazık!\n

\n

Geceyarısı, kar yağmış evimin önündeki park bembeyaz, sokak lambalarının ışığı her şeyi daha da büyüleyici bir hale getiriyor. Genç bir adam, kimselerin olmadığı parkta karın üstüne bir şeyler yazıyor. Kuşbakışı onu izliyorum. Önce kocaman bir Elifyazıyor, sonra seni seviyorum’. Hayır bu kadar değil, devam ediyor ve cümle tamamlanıyor: Savaşa gitmek istemiyorum!\n

\n

Yazı tam kuşbakışı önümde öyle duruyor, tuhaf bir duygu içindeyim, tam o sırada telefon çalıyor, bir arkadaşım; hemen genç adamı ve yazdığı yazıyı anlatıyorum. O birden ağlamaya başlıyor. \n

\n

Yeter, yeter artık! Bu savaş sözcüğü dünyanın belleğinden silinsin!diyerek hem isyan ediyor hem ağlıyor. \n

\n

Onu sakinleştirmeye çalışıyorum, boşuna, milyonlarca insanın yaşadığı çaresizlik, kapıdaki savaş onu da perişan etmiş, beni de, Elif seni seviyorumdiye beyaz karlara yazı yazan gencecik insanı da. \n

\n

Telefonu kapatıp yeniden pencereye gidiyorum, genç adam gitmiş ama yazı beyazın içinde olanca isyanıyla duruyor. \n

\n

Dalıp gitmişim, yaklaşmakta olan bir yük katarının sesi beni ansızın yakalıyor. Parkın hemen yanında demiryolu var ve Haydarpaşadan kalkıp Anadoluya giden trenler evimin önünden geçer. Yaklaşmakta olan bir yük katarı, sonunda tren seslerini ayırt etmeyi öğrendim, hiç yanlışım yok. Evet bu bir yük katarı. Karın beyazlığı şimdi önümden hızla geçen katarı aydınlatıyor ve kamufle edilmiş tanklar, kocaman dev cipler gözümün önünden,Elif seni seviyorumyazısının yanı başından akıp gidiyor. Yüzlerce cip, yüzlerce tank gidiyor. Bir süre önce binlerce genç insanı taşıyan trenler, bu kez onları ölüme götürecek araçları taşıyor. \n

\n

Donup kalıyorum, yaklaşmakta olan savaşın tüm dehşeti ansızın gözlerimin önüne geliyor. Kendi kendime hiç durmadan yineliyorum: \n

\n

Hayır! Hayır! Hayır!’ \n

\n

Sesim karanlığın içinde kaybolup gidiyor. \n

\n

Sabahleyin kalkar kalkmaz pencereye koşup yazı yerinde duruyor mu diye heyecanla bakıyorum. Hayır, kar erimiş ve yazı sulara karışmış. \n

\n

İnanılmaz bir moral bozukluğuyla bu kez gazetelere saldırıyorum. Bugünlerde pek çok yeni bilgi edindim. Örneğin, Irak petrolü en az maliyeti olan petrolmüş, bu petrol ele geçtiğinde OPECin fiyat politikası ciddi şekilde etkileniyormuş. Kısa ve orta dönemde petrol fiyatları çok ucuzlayacakmış. Yani bu savaş işinin petrolle ilgisi abartıldığı kadar değil, asıl olay Arap dünyasının yeniden şekillendirilmesi. Bir önceki savaşta İngilizlerin yaptığını bu kez Amerika yapmak istiyor. Süper güç olduğunu hem ülkesindeki saf yurttaşlarına hem de bütün dünyaya ispatlaması gerekiyor, aksi takdirde ilk sıradaki yirmi şirketinin sekizi batabilir. Çünkü bunlar direkt savaş ve savunma endüstrisinde çalışıyorlar. Yani Amerika savaş fuarları açmak zorunda, yoksa ekonomisi 29 krizinden daha beter bir bataklığa sürüklenebilir. Sözün kısası bu Savaşa hayır!sloganı yeterli değil, asıl slogan, Silahsız bir dünya istiyoruzolmalı, silah yapıldığı sürece mutlaka fuarları da olacaktır. \n

\n

Bunlar bilinen şeyler, ben bir kez daha yineliyorum, bir de Türkiye - Amerika arasındaki kıran kırana yapılan pazarlığın garip ayrıntıları var, ben okuyunca çok güldüm. Amerikalılar bakın neler istiyorlarmış: \n

\n

Türkiyede Türk ordusunun satın aldığı koşullarda mazot ve benzin alalım, KDV ödemeyelim.’ ‘Sizden tekstil ürünü alalım ama Amerikan ipliği kullanılması şartıyla.’ ‘Türkiyeye gelecek olan Amerikan askerlerinin taşıyacakları kimlik kartlarının parasını siz ödeyin!Evet sevgili okurlar, bizim çok önemli konuların konuşulduğunu sandığımız o bitmek bilmeyen müzakerelerde bunlar konuşuluyormuş. \n

\n

Şu dünya ne hale geldi, bir bakın.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları