İstanbul Kokuyor!

22 Temmuz 2012 Pazar
\n\n\n

Vallahi de billahi de doğru, İstanbul bok kokuyor. Hâlâ burnunuz almadı mı, hayret o zaman, örneğin Bağdat Caddesine bir çıkın. Merak etmeyin kılavuzunuz karga değil, iyi bir iz sürücü... Tüm cadde boyu kokuyor ama sizlere kokunun yoğunlaştığı bölgeleri tek tek açıklayacağım. Böylece aramak zahmetinde kalmayacaksınız.

\n

Kokunun artık dayanılmaz boyutlara ulaştığı iki yerden biri, bu bölgede oturanların buluşma mekânı Marks&Spencer önündeki ışıklar. İkincisi, nasıl ne zaman gurme olduklarını bir türlü anlamadığım sayın gurmelerimiz tarafından en iyi büfe seçilen Barış Büfenin orası.

\n

Bu gariban Türkiyeli yazarınız, geçenlerde oraya çok sevdiği ve en iyisini bu büfenin yaptığı sosisli sandviç yemek için oturdu. Vay vay vay! İşte modern Türkiye, döner kokusuna bok kokusu eşlik ediyor. Sandviçimi yerken, Helal olsun!diyorum, Türkiyenin en şatafatlı butiklerinin, en pahalı yemek yerlerinin bulunduğu ve insanların özellikle de cumartesi günleri sırf hava atmak için, üstü açık arabalarla piyasa yapıp, on dakikalık yere bir kırk beş dakikada vardıkları ünlü caddeye bok kokusu pek yakışmış.”

\n

Hadi yürümeye devam edelim, yolumuz bu kez pahalı yatların durduğu Kalamış Marina olsun. Bir yerden gene aynı koku geliyor ama bu kez yönünü kestiremiyorum. Yanımdakilere, Yahu başka bir yerde yemek yiyelimdiyorum, dostlarım ısrarlı, ünlü bir restorana giriyoruz. Güya deniz kıyısında ama teknelerden deniz görünmüyor ve kim yapmışsa, dekor bir taşra otelinin yemek salonuna tıpatıp benziyor ve ekmekler kızartılmadan geliyor, su ılık, bugünlerde pek bir küçümsediğimiz Yunanistanın en kıytırık lokantalarında bile servis tabakları ısıtılmış gelirken buradakiler buz gibi soğuk.

\n

Neyse çocuklar için bir oyun odası yapmışlar beyaz Türkler rahat yemek yesin, diye... Pek bir memnun oldum... Bok kokusunun zaman zaman eşlik ettiği yemeğe kaç para verildi bilmiyorum, eksik olmasın dostlarım, Bu kız yeni hastaneden çıktı, dünyanın parasını ödedi, bir de biz sıkmayalımdiye düşünmüş olmalılar ki, beni hesap dışı tutuyorlar.

\n

Durun yemek sonrasını mutlaka anlatmalıyım, uzun zamandır ben buralara çıkmıyordum ya, uzaylı gibi oldum. Restorandan çıktık, koku fazlalaştı ve birden kendimizi otopark gibi bir yerde bulduk. Hikâyenin bir öncesi var, benim sevgili kankam, küçük arabaları sevmesine rağmen, bir iş kadını olduğu için, prestij arabalarından almak zorunda, bugünlerde arabasını değiştirdi, bir BMW 2012 aldı. Bunu bir yere kaydedin, evet devam edelim, o otopark gibi yerde, ne görelim, neredeyse otuz tane kankamın arabasından yan yana duruyor. Ben dalgaya başladım tabii: BMW 2012lerde damping var! Almayanı dövüyorlar!

\n

Sonrası, merak ettik oradaki bekçi kulübesine gidip sorduk, meğerse orası bir kiralık araba parkıymış. Vay! Bu ülkedeki para, ne paraymış kardeşim, ye ye bitmiyor.

\n

Bu durum üstüne kankam rahatladı ve yol üstünde bir bara girip, kapıya yakın oturduk. Koku devam ediyor, benim uzaylı durumum da... Hop, kapıya bir araba geliyor, BMW 2012 valeye veriliyor, hop birileri dışarı çıkıyor vale arabayı getiriyor; BMW 2012. Sonuç kankam arabasını değiştirmekten söz etmeye başlıyor. Anlaşılan BMW 2012 ayağa düşmüş... Dedim ya, bu ülke, en güzel kenti bok koksa da, çok paralı.

\n

Çevreye bakınınca, bu kez gerçekten bir uzay istasyonuna geldiğimi düşünüyorum. Çünkü bütün kadınlar ve erkekler klonlanmış gibi. Kadınların hepsi sarı saçlı, kaşlarının tam ortasına enjekte ettirdikleri yılan zehirinden ötürü, kaşlar kalkık ve göz çevresi hareketsiz... Her şeye hayretle bakar gibiler, dudaklar ise Angelia Jolie... Ayaklarında mutlaka kırmızı tabanlı, topuk ölçüsü en az otuz santim ayakkabılar ve kucaklarında birer fino, elbiseli, parlak tasmalı..

\n

Erkekler ise sürekli arabalarının çat çutlu anahtarıyla oynuyorlar, bir kısmının Kıvanç Tatlıtuğa özenip, vücut çalıştıkları belli, kollar kaç yaşında olurlarsa olsun silme dövmeli, bazılarında özellikle orta yaşlardakilerde saçlar uzun, arkadan atkuyruklu böylece kellik saklanıyor. Bir de hiçbir profile uymayan erkekler var, şişman mı şişman, bunların belli ki cebinde çok para var, vücut yapmaya gerek görmemişler

\n

Vay Allah nerelere daldık, oysa bok kokusunu izleyecektik. Kozyatağında yeni açılmış ve oldukça ünlü bir AVM. Giriş katında pastalarıyla ünlü çok şık bir pastanede oturuyoruz. Fakat o da ne, dehşet bir bok kokusu, birlikte olduklarımdan biri Bu ne?diye hayretle soruyor... Garsonlar,Sokaktan geliyor bizim bir kabahatimiz yokdiyorlar.

\n

Bok kokusu içinde dondurmamızı yiyoruz. Masadakilerden biri, Yakında bütün bir kent kokacakdiyor, şu sitelere bakın ve alttaki boruları düşünün. Depremden önce bok tufanı olacak. Bana güvenin!”...

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları