Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İntihar, geride kalanlara bir uyarı çığlığıdır!

10 Kasım 2019 Pazar

Fatih’te hep birlikte oturdukları evde, siyanür içerek intihar eden kardeşler için “Siyanürü nereden bulmuşlar” diye garip sorular soranlar var, (internete gir ayağına gelsin) her şeyin b.kunu çıkardığımızdan ekranlara çıkan psikiyatristler de meslek etiğini ayaklar atına alarak, öküzün altında buzağı arar gibi insanların kafasını bulandırıyorlar. Ensest ilişki çıkarımları bile var. Sanki o anda oradalar, sanki her şeyi  gördüler! Daha da tuhaf söylentiler var, “Efendim kardeşlerden biri artık yaşamak istememiş ve üç kardeşini zehirledikten sonra o da intihar etmiş.” Biz neyiz yahu, bir toplu intihar karşısında susup yas tutmak varken, bu intiharın toplumsal anatomisini açık açık konuşmak varken, bu ne had bilmezlik, bu ne denli tuhaf bir vurdumduymazlık!

 Bazen intiharlar kişisel bunalımlardan olabilir, ama artık sürdürülemez olduğu herkes tarafından kabul edilen kapitalizm, insanları çaresizlik ve değersizlik duyguları içine hapsedip onlara intihardan başka çare bırakmıyor. Sadece ülkemizde değil, Batı’nın kısmen refah ülkeleri olan İtalya, Fransa ve İspanya’da da intiharlar geçen yıllara göre neredeyse yüzde 28 artmış durumda. Bulgaristan’da hükümet düşüren olayların olduğu günlerde 6 kişi protesto için kendini yakmış. 26 yaşındaki aktivist-fotoğrafçı Plamen Goranov meydanda kendini ateşe verdiğinde ülkedeki en büyük protesto hareketi başlamış. Çin’de o kadar çok insan peş peşe intihar ediyor ki, Çin hükümeti intihar edenler için “Onlar terörist” demeye başlamış. Hindistan’da dünyaya açılan tarım ekonomisi yarım milyon çiftçinin intiharına neden olmuş.

 İntiharlar, çok zaman geride kalanlara birer uyarı çığlığıdır. Bu çığlık şöyle haykırmaktadır: “Bugün ben çaresizlik içinde, kendimi değersiz hissedip bu lanet düzende yaşamaktansa ölmeyi tercih ediyorum. Siz arkada kalanlar benim bu uyarıma kulak verin!

İntihar çığlıklarına ses veren pek çok ülke var. Örneğin 17 Aralık 2010 yılında Tunus’ta seyyar satıcı Muhammed Buazzi’nin kendini ateşe verdikten sonra, tüm çaresizler ve kendini değersiz hissedenler, böyle gelmiş böyle gider diyenler bu kez onun sözlerini kulak arkası etmediler ve Tunus’ta Ortadoğunun en önemli protesto hareketleri başladı ve rejim değişti.

İsteyenler diğer ülkelerde neler oluyor, intiharlar neden artıyor, internette kısa bir araştırma sonunda bulabilirler. Durum vahim, geçenlerde bir grupta şöyle bir soru tartışılıyordu: “Acaba kaç kişi birlikte intihar edersek bu ülkede, kaç kişi sokağa çıkar?” Soru oldukça tuhaf gelebilir, ama yanıt daha da iç acıtıcıydı:  30 kişi topluca intihar etsek, hani belki 500 kişi sokağa çıkar.” Açıkça bu ara hepimizin birer hamamböceğine dönüştüğünü düşünüyorum. Kafka’yla ilgisi yok. Başka bir açıdan, bildiğiniz gibi hamamböcekleri genetik kodlamadan ötürü, dünyada bir nükleer felaket olduğunda hayatta kalacak olan tek canlı türüdür. Bu nedenle her yerde dolaşıp dururlar, ölmeyeceklerini için için bilirler. Ben de bizlerin genlerinde bu aralar hamamböceği geninin iyice yaygınlaştığını düşünüyorum. Ayrıca çok uzaktan kuzenimiz olurlar. Neden böyle mi düşünüyorum, büyük bir boşvermişlik halindeyiz, sanki hiçbir şey bize vurmaz gibi.    

Geçenlerde evinin her tarafı 5.8’lik depremde haşat olan biriyle konuşuyorum; “Ne gibi tedbirler aldınız?” Konuştuğum kişi, “Boş ver abla” diyor, “Bu dünya artık yaşanacak olmaktan çıktı, ben bir ağır deprem bekliyorum, hepimizi öteki dünyaya yolcu etsin.” Şöyle sözcükler de havada uçuşuyor. “Boş ver bize bir şey olmaz.” Pazarcı, zehirli olduğunu bildiği ıspanağı millete göstere göstere yiyor. Kimse de zehirleyen ıspanaklar nereden geldi, hangi marketler sattı sorusunu sormuyor, biliyorlar ki yanıtı olmayacak. Dehşet bir kanıksama, intihar çığlıkları bile bizi kendimize getirmiyor. Ama benden söylemesi uzun süren işsizlik de, sürekli borçlanarak yaşamak da, ödenemeyen faturalar nedeniyle anında elektriğin kesilmesi de, doğalgazın parası ödenmediğinde soğuktan titreyerek ölen bebeler de, fuhuş çetelerinin sokaklardan topladığı küçücük kızlar-oğlanlar da nükleer felaket gibi öldürücüdür. Ve intihar salgını başladığında hamamböcekleri gibi zırhımız da yok. Ayrıca bazı eklembacaklılar gibi tek eşeyli de değiliz. Üremek için bize bir dişi bir erkek gerek. Yani intihar edenlerin çığlıklarına yanıt vermezsek dünyayı yaşanmaz kılmayı iş edinmiş 400 çokuluslu şirket, hepimizi tek tek öldürecek. Kurtulanımız pek olmayacak. Belki de olur. Genlerin ne yapacağı pek bilinmez.

Not: Bu satırları yazarken Antalya’dan dört kişilik bir ailenin siyanürle intihar ettiği haberi geldi. Bence salgın başladı. Sürecek!




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları