İktidarın oyları neden düşmüyor?

06 Kasım 2022 Pazar

Bugün biraz bilgiçlik taslayayım. Okurlarım beni iyi tanır, ben sokakların kızıyım. Özel arabam yok, hep toplu taşıma kullanıyorum, pek çok kentte gidip her meslekten her yaştan insanların geldiği kısa film, kısa hikâye atölyeleri yapıyorum ve bir özelliğim de genç yaşlı herkesle anında dost olup, yakınmalarını, umutlarını paylaşmak. Buna mesleki deformasyon da diyebilirsiniz. Ama şu yazdıklarımı bin kez yazdım, dilimde tüy bitti, nasıl bir yöntemle yapıldığı belli olmayan anketler sizi şaşırtmasın. İşler hiç kolay değil. İktidarın kemikleşmiş bir oyu var. İşte bunun birkaç nedeni:

Çok yazdım, son yirmi yıl içinde Türk halkı diğer sağ iktidarlar döneminde hiç görmedikleri kadar sosyal yardım almaya başladı. Hemen makarna, kömür demeyin, ısrarla söylediğim bir bilgi var, buna kulak verin. Bu ülkenin engellileri ancak son nüfus sayımında Türk vatandaşı sayıldı. Rakam dehşet verici 12 milyon! AKP hükümeti, kimden akıl alıyorsa alıyor, engellilere ve onlara bakanlara maaş bağladı. 1200 lira büyük kentlerde oturanlar için hiçbir şey ifade etmeyebilir ama küçük kentler, kasabalar için büyük paradır. Sadece engelli yurttaşa değil ona bakan kişi de maaş alıyor. Bu 12x2 = 24 milyon eder. Ve insanlar bu yardımın bir sosyal devlet yardımı olduğunu bilmiyor. Tayyip Amca’nın verdiğini sanıyor. O giderse paranın ödenmeyeceğini düşünüyorlar. 

Ne yazık ki ülkemiz artık bir uyuşturucu cehennemi oldu

Özel hastanelere hepimiz gidemeyiz. Külliyetli bir miktarda sağlık sigortası ödemek pek çoğumuz için imkânsızdır. Ancak, istenildiği kadar lüks otel koşullarında olmasa da eğitim, devlet ve şehir hastaneleri, gelişen teknolojinin de yardımıyla gerçekten bir zamanlarının hastanelerine göre son derece iyi işliyor. Geçenlerde yolum bir şehir hastanesine düştü. Bir saat içinde röntgenim çekildi, gencecik bir kadın doktor anında röntgenime bakıp içimi rahatlattı. Ben de bir süre oturup gelip geçeni izledim. Gerçekten insanlar tedavi ediliyor, ameliyatlar yapılıyor ve çok şefkatli doktorlar, çalışanlar var. Öte yandan doğrusunu söylemek gerekirse, hastaların ilaçlara ulaşımı beni şaşırtıyor. Arkadaşımın eczanesinde oturuyorum, hastalar yedi sekiz ilaç alıp 20 lira ödeyip gidiyorlar. AKP giderse insanlar ilaçlarını alamayacaklarını düşünüyorlar. Çünkü AKP iktidarından önce böyle bir durumu yaşamadılar. 

Bir zamanlar taşı toprağı altındır diyerek büyük kentlere göçen ve hemen bir toprak parçası çevirip, gecekondu kuran (gençliğimde onlar için az dayak yememiştim) aileler sağ iktidarların hemen hepsinin bağışladığı imar afları sonucu topu aldılar ve daha sonra kentsel (rantsal) dönüşüm sayesinde en az boğaz manzaralı yedi sekiz apartman katları oldu. Rezidansı olanlar bile var. Onlar sağın en sağ iktidarına minnet duymasın da kim duysun? 

Ülkemiz sadece sermaye sahipleri için değil, bilumum esnaf, sanatkâr, hizmetli için de bir vergi cennetidir. İktidar sermaye sahiplerinin vergileri affederken diğerlerinin vergilerini de vergi affı bahanesiyle resmen siliyor. Şimdi vergi vermeyen bir milletin, rüşvetçi devlet ve belediye çalışanına hesap sormasını bekler misiniz? Kendi seçtiği milletvekilinden bile hesap soramaz, tencere dibin kara benimki senden kara misali. Ülkemizin gümrükleri ise tam bir alavere dalavere sistemi içindedir. Büyük miktarda uyuşturucular şıp diye geçer, bir iki küçük yakalama vakası da göz boyamak için acayip abartılır. Yani parayı veren düdüğü çalar. Ülkemiz son yirmi yıldır bir uyuşturucu merkezi olmuştur. Ve tüm baronlar iktidara göbekten bağlıdır. 

Eğitim sistemi hallaç pamuğu gibi atıldığından aileler çocuklarını özel okullara vermek için var güçleriyle çalışırlar, özel okullar ise tam bir para tuzağıdır. Üç yaşındaki anaokulu öğrencisine doğru dürüst Türkçe bilmeden yabancı dil öğretmekle övünürler, tabii bu durumda anne baba bir köle gibi çalışmaya mahkûmdur. Patron her gün ensesine de vursa sesini çıkaramaz, aksi halde çocuk bakıcılara kalır, onlar da ucuz değil. 

Duydum ki 80 milyonluk ülkemizde dünyayı dolaşmak amacıyla pasaport alanların sayısı bir milyonu zor buluyormuş. Bu durumda dünyanın neresinde ne var bilmek pek mümkün olmaz. Ayrıca kendi ülkesini bile gezenlerin sayısı pek fazla değilmiş. Müzeleri, ören yerlerini merak edenlerin sayısı da kitap okuyanlar kadar azmış. Yani yüzde 1, eh böyle olunca, Suruç ovası satılmış, Karadeniz yaylaları satılmış, Gaziantep Zeugma Müzesi’nden dokuz eser kaybolmuş kime ne! Arabası altında mı, çoluk çocuk bir AVM’de sekiz saat geçirebiliyor mu? Ne yazık ki ülkemizin büyük çoğunluğu için bu yeterli. 

Evet bütün bu minnet duygularına, krizleri atlatma becerilerimize rağmen büyük çoğunluk inanılmaz bir pahalılıkla ve gelir eşitsizliğiyle kuşatılmış durumda. Bu bataklıktan nasıl çıkacağız? Bu da muhalefetin işi. Altı yaşındaki bir çocuğa anlatır gibi bize anlatın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları