Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Fokai’de zaman

21 Ağustos 2022 Pazar

Şaşırdınız değil mi, bu Fokai nereden çıktı, dünyanın neresinde? İzin verin açıklayayım: Efendim, yıllar önce İzmir’in ilçesi Foça’da küçük bir teknenin içinde bölgedeki muhteşem Siren kayalıklarında tam dört saat elimde dürbün, hani olur da orada yaşayan foklardan biri bir an için başını uzatır diye beklemiştim. Artık nasıl bir elektrik gönderdiysem sonunda bir yavru fok “hadi artık git” dercesine, bir an için kayalardan birine çıkıp cup diye suya atlamıştı. İşte o günden sonra Foça benim için Fokai olmuştu.

(O artık bir resim hocası. Sema ve ben.)

Evet işte gene Siren kayalıklarında bekliyorum ama ne gelen var ne de giden, öyleyse ben fok gözetlemekten vazgeçip asıl işime döneyim. Neden buradayım, çünkü genç dostlarımın 15 yıldır tüm zorlukları inatla yenerek İzmir’in çeşitli ilçelerinde gerçekleştirdikleri Türkiye Tiyatrolar Buluşması’nda görevliyim. 1968’li yıllarda sokaklarda, grevlerde, Kanlı Pazar’da hiç durmadan oyun oynayan Devrim İçin Hareket Tiyatrosu’nun bir neferi olduğum için gençlere hem atölye yapıyorum hem de dilim döndüğünce 68’li yılların görkemini anlatıyorum. Ayrıca bu buluşmaların genç insanlara nasıl bir umut aşıladığını gördüğüm için, hocalarla bir araya gelen gençlerin herkesi şaşırtan sorularını çok sevdiğim için, yıllarca yıllarca sürmesini istiyorum.

Ama üzgünüm çünkü 12 yıldır sürekli gelip gittiğim, tiyatroların çadırlarını kurdukları alanda bu yıl ne yazık ki çok az çadır var. Türlü zorluklarla oyun oynamaya çalışan, insanlara “Hey artık uyanın!” diye haykıran amatör tiyatrocuları içinde yaşadığımız ortam iyice haşat etmiş. Çocuklar belli ki yol için para toplayamamışlar. Çadırları tek tek saydım, geçmiş yıllarda 400-450 civarında çadır olurdu bu yıl 115 çadır var. Ve 160 kişi.

Daha da canımı sıkan bir şey var, İzmir’in pek çok ilçesinde yapılan tiyatrolar buluşmalarında, o zamanlar Tunç Soyer’in belediye başkanlığını yaptığı Seferihisar’da beş yıl boyunca çocuklara karavana yemek çıkarılırdı, sadece çocuklar değil yazar, çizer, tiyatrocu fark etmez, hepimiz karavana kuyruğuna girerdik. Ne yazık ki Fokai’nin çadır alanında karavana yoktu. Belediye, içinde az sayıda içecek ve yemeğin bulunduğu bir araba  göndermişti ve kahve 15 lira, çay 10 lira, köfte ekmek 55 liraydı. 160 kişiye yemek çıkarmak bu kadar zor mu? Aiolların (İyonların) MÖ 11. yüzyılda kurdukları; tüm tarihi boyunca şairlerin, tiyatrocuların kenti olmuştu, yüzlerce yemek yerinin  bulunduğu Fokai’de çocukları doyuracak dört lokanta da mı yoktu? Sivil toplum örgütleri nerelerdeydiler?

Neyse, Fokai günlerine devam edelim, sabah çok erken Eski Fokai’nin sokaklarında dolaşıyorum, orta yaşlı bir kadın ayaklarını denize uzatmış kucağındaki kız çocuğuna usul usul bir ninni söylüyor, az ötede oturup onları seyretmeye başladım, birden aklıma gerçek bir hikâye düşüverdi.

Polonya Naziler tarafından işgal edildiğinde pek çok Yahudi aile çocuklarını Katolik manastırlarındaki rahibelere emanet ederler. Yıllar geçer, savaş biter, sivil örgütler Yahudi manastırlardaki Yahudi çocuklarını bulmak isterler ama rahibeler kayıt tutmamışlardır. Kimin Yahudi olduğunu bilmek mümkün değildir, hele de kız çocuklarının. Şöyle bir yönteme başvururlar, çocuklar tam uykuya dalacakları sırada bir kadın şefkat dolu sesiyle Yidiş dilinde ninniler söyler ve her gece çocuklardan bir ya da ikisi “Anne!” diyerek yataklarından fırlarlar.

Eveti ninniler bizim çocukluğumuzdur. Ve asla unutulmazlar.

Fokai’den usulca çıkmam gerek, birden onu görüyorum, 2012 yılında ona rastlamıştım. O yıl Uluslararası Altın Koza Festivali’nde kısa film atölyesi yapıyorum, atölyede tekerlekli sandalyede oturan küçücük ama küçücük bir kız var. Atölye öğrencilerinden bir hikâye istiyorum ve o kocaman bir resim kâğıdına yaptığı mavi kuşu herkese gösteriyor “İşte benim hikâyem!” diyor. Ben de mavi kuşun büyüsüne kapılıp “Hadi bu kuşu uçuralım!” diyorum. Sonra o mavi kuşu yapan kızın adı Sema, resim hocası oluyor ve Fokai’de beni buluyor. Kucaklaşıyoruz, teşekkürler Fokai, tamam fokları sakladın ama beni Sema’yla yeniden buluşturdun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları