Arif Kızılyalın

Prag’da kasım ayı!

27 Kasım 2024 Çarşamba

Eğer, kasım ayında yolunuz Çekya’nın başkenti Prag’a düşmüşse gitmeniz gereken en önemli adres “Komünizm Müzesi”.

Çünkü kasım Çekler için “kutsal” bir ay, Komünizm Müzesi de çoğu kasım merkezli sevinçleri, üzüntüleri bir film şeridine sığdırmış.

Çekya’nın son asırdaki tablosuna bakıyorsunuz bir çırpıda!

Örneğin yıllar sonra adı devrimlerle özdeşleşecek tıp fakültesi öğrencisi Jan Opletal’ın 1941’de Nazilerce öldürülüşü, ardından ülkenin Sovyetler Birliği uydusu olarak varlığını sürdürdüğü yıllardaki dram ve son tahlilde de Kadife Devrim’e tanıklık ediyorsunuz müzede.

Aslında iki katlı müze bir tür kitap, ülkenin yaşadığı evreleri yazan. İlk adımda dev bir Stalin heykeli karşılıyor sizi kızıl yıldız eşliğinde. Yanında Hitler’in Staromestse Namesti meydanındaki halka bakışı ve 2. Dünya Savaşı sırasındaki soykırımı anlatan kısa bir film var. Ve Nazilere bir tepki olarak yükselişe geçen komünizm yıllarındaki ağır sanayi atılımı sahnelenmiş. İkinci koridorda -özellikle Stalin’in ölümü sonrası- yöneticilerce yozlaştırılan komünist rejim şartları eleştiriliyor; sadece temel tüketim maddelerinin dağıtımını anlatan bir dükkân maketi, onun yanında bir gizli polis ofisi, sorgu sualsiz asılan Çek muhalifler temalarıyla. Sadece karne ile ailedeki çocuk sayısına göre verilen Çek çikolataları da ilgi çekiyor müzede. “Siyasi baskı ve genel çürüme” vurgusu eşliğinde “Zenit” marka fotoğraf makinesinin siyasi suikastlarda kullanılan bir keskin nişancı tüfeğine çevrilmiş hali dikkat çekiyor. 40 yılı aşan komünizm rejiminin en aydınlık günleri ise Alexander Dubcek’in Komünist Partisi sekreteri olduğu 1968 dönemi olarak gösterilmiş. “İnsani tarafı ön plana çıkan sosyalizm”in 5-6 ay içinde SSCB ve Varşova Paktı’na ait 5 bin tank ve 500 bin askerle bastırılışı da dramatik.

Müzenin son adımında Jan Opetal’ın adı verilen 17 Kasım 1989’daki uluslararası öğrenci anmasına iktidarın copla karşılık vermesi. Sonrasında ülke genelinde başlayan eylemlerin iki gün içinde kurulan yurttaş forumuna evrilmesi, bir hafta içinde aralarında Komünist Parti Genel Sekreteri Miloş Jakeş’in de bulunduğu yöneticilerin istifası ve 15 gün içinde gidilen seçimle muhalif lider, oyun yazarı Vaclav Havel’in başkanlığı. Parlamentodaki aşırı milliyetçi rüzgârın yol açtığı yol ayrımı ve Çekoslovakya’nın önce Çek Cumhuriyeti, sonradan Çekya adını alıp Slovakya’dan ayrılışı ile tur bitiyor.

Müzenin tek eksiği Havel’in ülkede yaşanan değişim-dönüşüm sürecine yön veren ve totoliter rejimi eleştirdiği “Politik Denemeler” adlı kitabı ile “Gustav Husak’a Açık Mektup” yazısı. Keşke bir de sanatçı liderin The Garden Party oyunu kısa film yapılıp konsaymış müzeye!

Prag’a gelip hâlâ keyifle kullanılan Sovyet döneminin mirası metro hattı ile nükleer sığınakları görmemek olmazdı. Öncelikle tarihi metro aksaksız işliyor, geçiş turnikeleri ve 60-70 yıllık yürüyen merdivenler aksamıyor! Hâlâ korunan, sadece biri müze haline getirilen nükleer sığınak da ilgi çekici. Hele hele Almanya hükümeti geçen hafta, nükleer sığınak için çalışma başlatmışken. Eğer Rusya ile Ukrayna savaşı nükleer atışmaya dönerse Prag, atomdan en az hasarla çıkan ülke olur. Çünkü komünist rejim döneminde her biri en az 5 bin kişiyi ağırlayacak, barınma ve su hizmetinin olduğu çelikle güçlendirilmiş sığınaklar varlığını koruyor. Yerin yüz metrelerce altındaki metro hattının da nükleer bombalara direneceği varsayılırsa Çekler çok rahat!

Dipnot: Geçen haftanın gündemi CHP’nin 7. genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi yasak ve hapis istemi ile yargılandığı davaydı.

Açıkçası Sokrates’in savunmasını andırdı Kılıçdaroğlu’nun söylemleri. Sokrates bir grup Atinalı tarafından kentin ilahlarına inanmaması ve gençlerin sisteme bakış açılarını değiştirmekle suçlanmıştı. Kılıçdaroğlu, Saray’ı eleştirdiği için yargılanıyor. Ve avukatlara gerek duymaksızın kendi savunmasını kendi yapıyor.

Yargılamadan ne karar çıkar kestirmek açıkçası güç ama dava kürsüsündeki konuşmaları için bir dava daha yiyen Kılıçdaroğlu’nun sonu (mecazi olarak) Sokrates’le benzeşecek gibi duruyor 2024 Türkiye’sinde! Sokrates, kendisi için verilen idam cezasını o günlerde, “Güçlük ölümden kaçmak değil, haksızlıktan kaçmaktır çünkü o ölümden daha hızlı koşar. Sizin istediğiniz gibi yaşamaktansa kendim gibi konuşup ölmeyi yeğlerim” diye yorumlamış ve Platon’un (Eflatun) kaçma teklifini geri çevirmişti. Kılıçdaroğlu da geri adım atmaz. Çünkü CHP’nin 7. genel başkanı, “Zulüm, kısmak istediği sesleri nara yapar ve bazı ölüler yaşayanlardan daha yüksek sesle konuşur”* tarafında duruyor!

* Malcolm X



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Prag’da kasım ayı! 27 Kasım 2024
Trump, TFF, UEFA 22 Kasım 2024
Sorunları Atatürk’le! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları