Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Çok Değil, Biraz Şeffaflık!
Özellikle reklamcılarda görülen bir meslek hastalığı benim de yakama yapıştı. Reklamcılar meslek gereği pek kuşkucudurlar ve her olayın arka planını bilmek isterler, işleri budur.
\nBu hastalık bende nasıl gelişti, tek tek ilerleyelim, örneğin askerlerinin cenazesinde ağlayan, ki gayet insanca bir tavırdır, Genelkurmay Başkanı, Dağlıca’yı fırsat bilip, Uludere’de öldürülenlerin arasında teröristlerin de bulunduğunu ve askerler oraya gittiğinde silahların gizlenmiş olduğunu söyledi.
\nBir Genelkurmay Başkanı böyle bir sözü nasıl söyler? Uludere’ye ne yazık ki, ilk giden gazetecilerden biriyim, küçük bir odada öldürülenlerin aileleriyle teker teker görüştüm, o küçücük erkek çocuklarının fotoğraflarını gördüm, ağlayan anneleri teselli etmeye çalıştım.
\nNeredeydi bu teröristler?
\nNeredeydi, askerler gelmeden önce gizlenen silahlar?
\nGenelkurmay Başkanı’na kimse bu köylerin korucu köyleri olduğunu söylememiş miydi?
\nHangi gerçek, Genelkurmay Başkanı’na dördüncü kez basılan ve her seferinde onlarca askerin öldüğü Dağlıca’yı fırsat bilip, Uludere hakkında çarpıtıcı sözler söylemesine neden oluyordu?
\nGenelkurmay Başkanı çok amatörce neyin üstünü örtmeye çalışıyordu?
\nBu gerçek bir özürle geçiştirilemeyecek kadar vahim miydi?
\nHastalığım gelişiyor, hiç yüz vermediğim koplo teorilerine usuldan yaklaşmaya başladım.
\nDevam edelim, büyük sözler söylenmişti, sınır boyundaki karakollar korunaklı hale getirilecekti, hantal olduğu artık bizzat Genelkurmay Başkanı tarafından belirtilen ordu, gerillalarla savaşmayı bilen birliklerle takviye edilecekti.
\nAnlaşılan, bu sözler o anda genç ölümleriyle kavrulan bu topraklarda anaların yüreğine su serpmek için söylenmiş, iki gün sonra da unutulmuş. Sayın Genelkurmay Başkanı ve iktidar mensupları, deniz kıyısındaki orduevlerinin rehavetinden ve iktidar şımarıklığından biraz kurtulup, bu kentlerin kahvelerinde dolaşın, bu sözleri çok sık duyacaksınız:
\n“Arkadaş; PKK Kürt, Türk hepimizle alay ediyor, Dağlıca sanki bir atış tahtası misali, basılıp basılıp duruyor, madem sınırdan geçmeyi önleyemiyorsunuz, Dağlıca’daki karakolu ebediyen kapatın!”
\nHastalığım iyice artıyor, insanları hayvan barınaklarından beter koğuşlara kapatmışsınız, hava yok, su yok, doğru dürüst uyku yok ve bu insanlar isyan edince, yangın çıkıp insanlar ölünce, istifa etmesi gereken Adalet Bakanı mazeret uydurmaya çalışıyor, hatta sözü neredeyse bu cinayetlerden teröristleri sorumlu tutmaya getiriyor. Sanki devletin işlediği bu cinayetlere, hafifletici bir sebep bulmuş gibi, ölen mahkûmların adi suçlardan yattığını söylüyor.
\nArdından ölmeyen mahkûmlar apar topar yakınlarının bulunduğu kentlerden alınıp başka kent mapushanelerine gönderiliyorlar, tabii ne Adalet Bakanı’nda ne de kendilerine yapılan zamları bir gecede tam oyla geçiren Meclis’te hiçbir kıpırdanma yok, çünkü onların cebinde paraları var, mahkûm yakınlarının yol parası bulabilmek için nasıl çırpındıkları umurları değil. Yahu niyetinizi açık edin, ülkede bir nüfus planlanması yapılıyor da bizim mi haberimiz yok!
\nHastalık iyice ilerliyor, vallahi evim Kadıköy’de, karşıya geçmekten korkar oldum. Sadece kara trafiği değil, deniz trafiği de aksıyor ve karayolları yetkilileri cümle İstanbul ahalisinin “hadi eller havaya” diye sallanan ve cebinde tomarla para olan kişilerden oluştuğunu sanıp, “insanlara tatile çıkmalarını” tavsiye ediyorlar. Vallahi pes! Zaten parası olan gitti arkadaşlar, seni mi dinleyeceklerdi!
\nBu arada sorular var köprüler neden artık dünyanın hiçbir yerinde kullanılmayan asfaltla onarılıyor, dünyanın her yerinde yol yapımında beton kullanılıyor çünkü en az otuz yıl dayanıyor, erimiyor, sıcak, soğuk demiyor.
\nKarayolları bu işi hangi taşeron firmaya vermişse, onu bir açıklasın! Biz de böylece yol yapım teknolojisinin bu kadar geliştiği zamanda, işi asfaltla götüren firmayı bir tanıyalım. Olur ya aynı firma ev yapmaya da kalkar. Bilelim.
\nBilenlerin söylediğine göre, 25 günde bitirilebilecek bir onarımın neden üç ay süreceğini de bir anlayalım. Paralar bizden gidiyor, firmayı bilmek de hakkımız!
\nİşte artık iyice hastayım, Suriye bir savaş jetimizi düşürmüş. Doğru mu acaba? Kuşkum son safhada. Sürekli, bir Amerikan yapımı olan ‘Başkan’ın Bütün Adamları’ filmi aklıma geliyor, Amerikan Başkanı’nın seçimlerde bir kızla macerası ortaya çıkınca bunu örtmek için derin Amerikan devletinin Arnavutluk’la uyduruk bir savaşa başlamasını anlatan o muhteşem film. Sağımızın solumuzun yalan ve dolanla kaplandığı bugünlerde herkese tavsiye ederim.
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması