Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir yurttaş çığlığı

08 Ağustos 2021 Pazar

14. Türkiye Tiyatrolar Buluşması için İzmir’in şirin ilçesi Selçuk’tayım. Yıllar önce sokaklarda, grevlerde, mitinglerde görev alan Devrim İçin Hareket Tiyatrosu’nun bir elemanı olduğum için bu buluşmaların müdavimiyim. Genç insanlara adeta bir hayal gibi gelen, grev alanlarında, gecekondu mahallelerinde ön sırada çocukların izlediği oyunları anlatmak için buradayım. Hikâye anlatmayı seven bir dinozor olduğum için buradayım.

Kamp alanında çadır kurmuş gencecik insanların gözlerindeki parıltı ve yaşam sevinci için buradayım. Sadece ben değil, muhalif tiyatronun cesur insanları, dansçılar, hepimiz buradayız. Yangınlar başladığında İstanbul’daydım, telefonla sordum, “Buluşma oluyor mu?” Her yıl, o güzel gülüşüyle bizleri karşılayan halk tiyatrosundan Mehmet yanıt verdi: “Yangına inat buradayız.!

Ve buluşma başladı.

Yaklaşık 300 genç insanın toplandığı alanda tiyatroya gönül vermişler, Cengiz ToramanOyuncu musun? Öyleyse Yak Kendini! Ayşe Emel MesçiAEMA- Ritüelden Dramaya, Hikâye Anlatıcılığı”, Çağrı Özgür Hün Şan Atölyesi, Kemal OrçunÇocuklarla Yaratıcı Drama”, Yüksel Saymaz “Işık Atölyesi”, Faysal Tek-oğluTango Atölyesi”, Meltem YorulmazDans - Hareket Atölyesi” her gün dört saat süren atölyeler yaptılar ve gencecik insanlar tiyatronun dehlizlerinde dolaştılar, akşamüstü Selçuk’un o güzel meydanında yangını yanı başımızda hissedip yaşamın güzelliğinden ve umuttan söz ettik ve daha sonra şirin bir açık hava tiyatrosunda özellikle kadın oyuncuların, tecavüz ve direnişi anlatan oyunlarını izledik.

Bütün bunlar olurken özellikle tiyatro sanatçısı Orhan Aydın sürekli telefonundan nerelerin yandığını bizlere dakika dakika anlatıyor. Endişe ve çaresizlik hepimizi ele geçirmiş ama gene de umudu yanımıza çağırıyoruz. Ben endişe içinde Selçuk’un gencecik kadın belediye başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel’e soruyorum, “Herhangi bir önlem aldınız mı?” Filiz, cabbar bir belediye başkanı, bölgede THK’nin dört küçük uçaklı bir birimi ve küçük bir havaalanı var, onlardan sürekli çevreyi gözetlemelerini ve saat başı rapor vermelerini istemiş, gerçekten bulunduğumuz dört gün içinde uçaklar bölgede sıklıkla uçtu, ayrıca bölgeyi iyi bilen avcılar hemen örgütlenmişler, belli yerlerde nöbet tutuyorlar.

Ve odanıza çekildiğinizde yangının yok ettiği Manavgat, Marmaris, Çökertme fotoğraflarına baktığımda, ölen hayvanların kapkara bedenlerini, 90 bin kovanın yandığını, milyonlarca arının öldüğünü gördüğümde gerçek tüm çıplaklığıyla üstüme çöküyor ve sadece elimden ağlamak geliyor ya da çığlık atmak, ülkemin ölümünü seyretmek, bu, inanılmaz bir acı. Tek tesellim ülkemin dört bir yanında milyonlarca insanın aynı duygular içinde olması. Belki de bu ortak acı bize yol gösterecek, yeni bir kurtuluş savaşı için!

Ve sizlerle bazı gerçekleri konuşmak istiyorum. Bergama Altın Madeni’ne röportaj için gittiğimde bana Nasa’nın uzaydan çektiği yeraltı haritalarını göstermişlerdi. Haritalarda Türkiye’nin yeraltı doğudan batıya altın ve gümüş madeniyle kaplıydı. Yani ülkemiz temiz altın dediğimiz gümüşle karışık altın madenlerine sahip. Ancak bizim sadece devletten geçinen sanayicilerimiz altın çıkarmak gibi bir işe girişmediğinden (çok pahalı) o altınlara bedavaya yakın sahip olmak isteyen çokuluslu şirket var. Ve 2008 yılında bunlara özellikle yakınan dağ başlarına altın arama ruhsatı bizzat iktidar tarafından verilmiş. TEMA’nın bu konudaki haritasına bakabilirsiniz. Bölgeler orman vasfını yitirdiğinde her şey çok kolay olacak. Gelsin altın madenleri ve o bölgelerde madenci kasabaları oluşacak. Bu, benim ilk aklıma gelen, öte yandan iklim değişikliğine karşı hiçbir önlem alınmayan ülkemizde yepyeni yangınlar, seller oluşacak. Ve ülkemizin ekolojik haritası aleyhimize değişecek. Ve ne yazık ki hepimiz tembelleştiğimizden ziraat mühendisleri, inşaat mühendisleri, jeoloji mühendislerinin bu konuda esaslı çalışmaları yok. Hâlâ yakılan ormanlardaki ağaçların yerine neler ekilebileceği tartışılıyor. Bırakalım ormanları, o kendini onarır ama bize düşen bir görev var, bu konuda hepimiz örgütlenmeliyiz ve takipçisi olmalıyız: “Orman vasfını yitirdi diye nerede, ne yapılıyor!” Bu bir savaş ve biz bu savaşı kazanmak zorundayız. Çocuklarımız, torunlarımız için değil, kendimiz için! Yeniden yaşam sevincine ve umuda yolculuk etmek için!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları