Hikmet Altınkaynak

Uğur Mumcu’yu anarken...

27 Ocak 2022 Perşembe

Geçen pazar günü Halk TV’de Serhan Asker’in hazırlayıp sunduğu Görkemli Hatıralar programında, pazartesi günü ve sonrasında da tüm Türkiye’de Uğur Mumcu anıldı/anılıyor. Demokrasiye, adalete, eşitliğe, özgürlüğe; ekmek gibi, su gibi gereksinim olduğu dile getirildi/getiriliyor.

Bu nedenle bu hafta Demokrasi ve Adalet Haftası...

29 yıl önce 24 Ocak 1993’te katledilen Uğur Mumcu başta olmak üzere çeşitli yıllarda öldürülen tüm demokrasi şehitlerini saygıyla anıyorum.

Çankaya Belediyesi’nin ev sahipliğinde yalnızca Belediye Başkanı Alper Taşdelen ile Uğur Mumcu’nun eşi, TBMM’nin önceki başkan yardımcılarından 23. ve 24. Dönem CHP İzmir Milletvekili, 23. ve 24. Dönem TBMM Başkan Vekili Güldal Mumcu’nun katıldığı bu televizyon programında, Güldal Mumcu, eşiyle nasıl tanıştıklarını, suikast gününü ve sonrasını, ilk kez bilinmeyen yönleriyle anlattı. Devletin neden bunca yıl gerçeği açıklamadığını vurguladı.

HEP GERÇEĞİ YAZDI

Yaşamı boyunca “Tam Bağımsız Türkiye” umuduyla korkmadan, yılmadan doğruları savunan Uğur Mumcu’nun yıllar önce söyledikleri hâlâ geçerliliğini koruyor, bize yol gösteriyor. Sıkça anımsattığı tehlikeler daha da güçlenmiş olarak karşımızda duruyor.

İşte bu nedenle Cumhuriyetin, Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz savunucusu, antiemperyalist, kalpaksız Kuvayı Milliyeci Uğur Mumcu’yu her yıl artan bir özlemle anıyoruz, seviyoruz.

O, kalemini daima gerçekleri yazmak için kullandı. Cemaat-tarikat-ticaret yapılanmalarının, mafya-devlet ilişkilerinin, emperyalizmin maskesini düşürmek için ölümü bile göze aldı. Sorumluluk üstlendi. “İnsanlar sadece konuştukları şeylerden değil, sustukları şeylerden de sorumludur” dedi.

Uğur Mumcu hep gerçeği yazdı. O yazmasaydı, diğer demokrasi şehitleri konuşmasaydı, tepki göstermeseydi, toplumumuz yaşadığımız parça pürçük demokrasi ortamından bile yoksun kalacaktı.

‘İÇİMDEN GEÇEN ZAMAN’

Uğur Mumcu’nun katledilişine tüm Türkiye üzüldü, ağladı. Ama elbette bu acıyı en çok ailesi olarak eşi, oğlu, kızı yaşadı/yaşıyor. Yıllar sonra eşi Güldal Mumcu İçimden Geçen Zaman adıyla ilk baskısı 2012’de yapılan kitabında bunları tüm gerçekliğiyle anlattı. Bunun nedenini, bir bölümü o tarihte Cumhuriyet’te yayımlanırken Işık Kansu’ya şöyle anlatacaktı:

 “İnsan belleği çabuk unutuyor. Belleksiz bir toplum olmamamız için tarihe not düşmek istedim. O soruşturma ve dava sürecine ilişkin ihmalleri, özensizlikleri, savsaklamaları ve ortada kalan bazı iddiaları kamuoyu ile paylaşmak istedim.”

Güldal Mumcu, geçen yılları, hem dava süreçlerini takiple hem de faili meçhul cinayetlere kurban giden aydınlarımızla ilgili toplumsal belleğimize katkı için gelenek ve kurumlar oluşturmakla geçirdi. İşte bunlardan biri her yıl 24 Ocak tarihini içine alan hafta, Türkiye’nin dört bir yanında düzenlenen Adalet ve Demokrasi Haftası etkinlikleri, diğeri de Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) oldu.

İçimden Geçen Zaman da bir um:ag yayını olarak çıktı. (um:ag Vakfı Yayınları, Ankara 2012) Satış gelirleriyle gazetecilik mesleğine Uğur Mumcu gibi araştırmacı ve sorgulayıcı gazeteciler yetiştirilmesi amaçlanıyor.

Kitabını çocukları “Özgür ve Özge’ye…” adayan Güldal Mumcu, sözlerine “Bu kitapta anlatılanlar gerçektir” diyerek acıyla ama dirençle başlıyor ve eşine şöyle sesleniyor, Uğur’a, “Öldürüldüğünden sonra beni bir an yalnız bırakmadı dostlarım.”  

Onsuz geçen ilk gecesini de şöyle anlatıyor: “Camın önünde bordo koltukta oturuyorum. Dışarıda yoğun bir sis var. Karşımda, oğlumun her zaman oturduğu koltukta ablam oturuyor. Görünmeyen şehre bakıyorum. Az önce çocukların odalarını dolaştım. Uyumaları zor oldu. Özge’nin odasındayken bir bulutun ardından benimle birlikte dolaştığını hissettim.” 25 Ocak 1993 Pazartesi, saat 02.30.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları