Feridun Andaç

‘Sen bana neler öğrettin?’

03 Aralık 2024 Salı

“Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.” Sait Faik Abasıyanık 

Görmediğiniz güzellikten söz edeceğim size. Yaşayıp da hissetmediğiniz. Belki günün birinde bir insana doğru yürürken dönüp bakabileceğiniz... 

Şimdi neler okuyorsunuz bilemiyorum. Sonrasında da okuyup okuyamayacağınızı da pek kestiremiyorum. Gene de yazmak, anlatmak istiyorum size. 

Şuradan başlayalım, gelin: 

Sait Faik, Balzac’tan söz ettiği “Kaşıkadası’ndan Mektuplar” öyküsünde, ona serzenişte bulunarak şöyle diyordu: “Balzac’ın müfrit (aşırı) hayatı! Sen bana neler öğrettin?” 

Kuşkusuz her birimizin hayatında böylesi yanlar vardır. Öğretirken öğreniriz de. Yaşarken de bunu bazen görür, bazen de ıskalarız. Tıpkı sizinle o adaya gidip gördüklerimiz, dönerken de konuş(a) madıklarımız gibi. 

“Sevgiliye Mektup” öyküsünü severdim onun. İlkgençlik yıllarında belleğimde derin izler bırakmıştı. 

Şimdi, dönüyorum gene Sait Faik’e. 

Hiçbir şey yapamazsanız da dönüp onun “Gün Ola Harman Ola” öyküsünü okumanızı öneririm. “Haritada Bir Nokta”yı okumuş olmalısınız mutlaka. Sonra da kendinize verilmiş sözlerinizi hatırlayın isterim. Bir hayatın başka bir hayatla nasıl güzelleşebileceğini örneğin. İnsana inanmanın, güvenmenin, yol arkadaşlığının taşıdığı anlamı düşünün isterim. 

Ah! O “Sevgiliye Mektup”, nasıl da delice bir yazmaktır! 

“Sen bana sokul, yaslan. Ben çaresiz şimşeklerin ışığında senin bakır çalığı gözlerini göreyim ve kaybedeyim. İnsanların birbirini yediği şu büyük kavga dünyasında iki insanın değil, binlerce insanın, dinden, ideolojiden, her şeyden uzak, fakat her şeye rağmen seviştiğini, görmeseler bile bilsinler.” 

Ben de şimdi, klarnetimle şu sözlerini ezgileyerek o umarsız bakışlara, yaban dillere seslenmek istiyorum. 

“Dünyayı birbirine kattık işte... Sofralarımızı, kapılarımızı, gönlümüzü kapadık. Kapadık da ne ettik? Dünyayı birbirine kattık...” 

Siz anlamazsınız demiyorum ama gör(e)mediğiniz kesin. 

Evet, her şeyden önce görmek, sonra da anlamak gelir. Gözün yolculuğunu önemserim. Kim önemsemez ki hem! 

Bakmaya bir fotoğraf makinesiyle başladım dersem gülmeyin bana! 

O “vizör” beni büyülemişti. Elimde on iki pozluk bir Lubitel vardı. Dağ bayır demeden onunla var olmanın öyküsünü yazıyordum adeta. Çocuktum. Öyle dediysem de bakmayın, yaşım 13-14’tü. Resme ve edebiyata, bir de sinemaya meraklıydım. 

İnsanın insana, doğaya bakmasını, dünyayı anlamasını, evreni kavramasını öğrendim ondan. 

Sonra, Flaubert’de sevmeyi, Tolstoy’da yaşadığınız yerin rengini, Çehov’da insanın içini, Sait Faik’te dil şenliğinde zamane yolcusu olmayı öğrendim. Yaşar Kemal’de Anadolu’yu keşfettim, Nâzım Hikmet’in Şeyh Bedreddin Destanı ve Memleketimden İnsan Manzaraları bu coğrafyanın her bir tınısını taşıdı bana. 

Ve gelip bir “insan”a durduğunuzda, böylesi bir bakışla yolunuzun yoldaşı olmasını istersiniz elbette. 

Zamanın ıssızlığında o sese dönün yüzünüzü, insana inanın. Öğretebileceklerine, gösterip yaşatabileceklerine. Hayal kırıklıkları da olacaktır orada, yaban sözler de. O zaman şu kadim sözü hatırlamanızı isterim: 

“Lodos vuran kar gibi, kötülük de erir.” 

Sonra, öylesi bir “dar zaman”da dönüp gene Sait Faik okuduğunuzda onun şöyle bir anlatımı karşınıza çıkarsa sakın şaşırmayın sevgili okurum: 

“Kızın her şeyi ağır ağır içine işliyordu. Onda bir şey sevgilileşiyor, bu kızda her şey ağır ağır kusursuzlaşıyordu. Bir gün artık o hale geldi ki onsuz her şey, yalnız her şeydir. Artık ne masallar masaldır. Ne hikâyeler hikâye. Öyle bir dünya düşünelim ki hiçbir şairi yoktur. Öyle bir memleket düşünelim ki müzik yasak edilmiştir. Meyhanelerin şarabı sirkeleşmiştir. Düşünelim ki bütün evlerin kapıları sokağa kapanmış, herkes evinin içinde, perdeleri sımsıkı kapamış eğlenir.” (*) 

Sizi taşıyacak sözün ırmağından geçirin bakışlarınızı, günü güne kavuşturan can ikliminde sınayın dostluklarınızı. İçinizde “yeni dünya” yaratmanın kandilini tutuşturan bu yeni zamana dönün yüzünüzü derim sevgili okurum. 

(*) Medarı Maişet Motoru, Sait Faik Abasıyanık; 2024, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 193 s.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anlatısız toplum 19 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları