Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Anlatısız toplum
“ ...anlatı, zamansal bir süreklilik, yeni bir hikâye ortaya koyar” diyordu
Byung-Chul Han.
Hikâyeleri olan bir toplum olsak da yazılıp edilen anlatılara baktığımızda bir eksiklik, kısırlık, yavanlık gözleriz.
Kitabın bir meta olarak dolaşımda olması, yazarın da bunun bir parçasına dönüşmesi; anlatıyı anlamsızlaştırdığı gibi tüketimdeki nesnenin bir zaman sonra silinip yok olabileceği gerçeğini de beraberinde getiriyor. Bu da kolaycı üretimi, sıradan anlatımı tetikliyor.
Şu günlerde yeni romanıyla boy gösteren bir yazarın, bir nevi “kitap pazarlamacısı” gibi gülücükler dağıtarak ürününü satma arenasında gezinmesi artık şaşırtıcı gelmiyor hiç kimseye!
Görünen o ki iyi bir “performans”la “meta-kitap” satmada, yazılan “hikâye” bir araç. Yani “anlatı” bir tür pazarlama metası.
Eleştirisiz bir edebiyat ortamında kimse yazılanın/anlatılanın ne olduğuna ve nasıl yazıldığına bakmadığı için; “Ben yazdım oldu, çok da satıyorum!” mantığıyla düz ve sıradan okura pazarlamacılık yapılıyor. Ama ortaya konulanın asla “iyi edebiyat” olmadığı gerçeğini ne yazık ki kimse söylemeye cesaret edemiyor! Hatta söylemeye gerek duymuyor da diyebiliriz.
Haklı olarak Byung-Chul Han şunu söylüyordu:
“Hikâye anlatmak düşüşte; çünkü iletişim, enformasyon alışverişi şeklinde gelişiyor.”*
Hiçbir zaman anlatı toplumu ol(a) madığımız için; yakın okuma, soru sorma, eleştirel yaklaşımlardan da uzağız.
Kolaycılık, her alanda olduğu gibi bu alanda da geçerli. Dinlediği müzikten, izlediği filme, yeme içme biçimine kadar kendini sunana bırakan bir güruh. Yani “enformasyon” iyi çalışıyorsa, satış iyi!
Sonrasında da kolluklarınızı takıp yazamadığınız “roman”ı pazarlamaya soyunuyorsunuz.
Tam bir gösteri, şaklabanlık!
Gazete okurluğunun günümüzde neredeyse tarihe karıştığı bir ortamda; “iyi zamanları/kötü zamanları” bir gazete haberi gibi yazarak rağbet görmek gene dijitalizmin eseri.
Kitaptan, içeriğinin ne olduğundan önce; imajının gelip kapınıza dayanması sizi alıcı kılıyor.
Bugün okur, haberin ne olduğuna değil; hızına, gücüne, etkisine ve sürekliliğine bakıyor. Onu, kendisini oyalayan bir macera gibi görüyor. “Narin olayı” bunun en somut göstergesidir. Oysa bu, “iyi anlatıcı” için başlı başına toplumu uyaracak nitelikte bir konu. Üstelik cesurca, vicdanlı biçimde yazılabilecek bir nitelikte.
Geçmişteki dört kardeş intiharı da öyleydi, Mazıdağı’ndaki gece katliamı da.
Bu hikâyeler hep iyi anlatıcılarını bekliyor.
Kendince yaratılan bir “imaj-kahraman” safsatasına sığınıp, anlatı tacirliği yaparak roman yazılamıyor. Bunun adı olsa olsa okur avcılığıdır.
TOPLUMU HİKAYESİZLEŞTİRMEK
Sosyal medya, dijitalizm, enformasyon her bir şeyi hazırlayıp paketleyerek önünüze getiriyor. Siz de hiç zahmet etmeden izleyen/tüketen durumundasınız. Ne bir eleştirel bakış ne de bir yorum.
Kabulleniş, elden ele dağılım var yalnızca. Beğeni “emoji”leri, sıklıkla basılan gönderim tuşları...
Gösteri toplumunun ölçütleri ise sayılar: İzleyen, alan, taşıyan ne kadar! Burada her şey açıklanarak sunulur, sizin anlatabileceğiniz bir şeyiniz kalmaz!
YAŞAR KEMAL’İ OKUMAYAN TOPLUM
Geçenlerde Kadirli’de, sanırım tarihinde ilk kez, bu coğrafyada doğmuş, oraları anlatmış bir yazar anıldı. Kadirli Belediyesi “1. Yaşar Kemal Kadirli Buluşmaları”nı gerçekleştirmişti. Toplantı öncesi kasabanın çarşısında bir kitabevi aramıştım ancak karşıma yalnızca bir kırtasiye dükkânı çıkmıştı. Acaba bir Yaşar Kemal kitabı var mı diye sorduğumda da dükkânın sahibi utana sıkala, “Hayır” yanıtını vermiş, şunu da eklemişti: “Kimse bir şey okumuyor.” “Kitap” diye bana gösterdikleri ise yarı korsan, yarı “wattpad” kitaplardı.
Yıllar önce İlhan Selçuk’un bir yazısındaki değinisini hatırlıyorum. Sabahattin Kudret Aksal’ın yitimi üzerine yazmış, aşağı yukarı şunu demişti Selçuk: “Toplumumuz ne zaman Aksal’ın şiirini okuyacak düzeye gelir, işte o zaman ‘çağdaşlaşma’dan, modern edebiyattan söz edebiliriz.”
Ben buna Yaşar Kemal’i, Melih Cevdet Anday’ı, Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı da eklemek isterim sevgili okurum.
(*) Byung-Chul Han, Anlatının Krizi; Çev.: Murat Erşen, 2024, Ketebe Yay., s. 81
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- İşte en yüksek faiz veren bankalar...
- Enes'in cezaevi konuşmaları ortaya çıktı
- Teğmene çirkin saldırıda yeni gelişme!
- Nevzat Bahtiyar'ın oğlu ilk kez konuştu
- İmamoğlu'ndan Bakan Tunç'a sert yanıt
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'
- Özel'den dikkat çeken Kılıçdaroğlu kararı
- Cemal Enginyurt'tan Cumhuriyet'e ilk açıklama!
- DP'de deprem: İstifa ettiler