Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Balkan Naci sanat dünyamızda bir köşe başıydı
Balkan Naci’nin 2017’deki “Hatırla” başlıklı sergisinin kataloğuna şöyle bir yazı yazmıştım: “KAÇ KİŞİ VARDIR Kİ.. Giderek kabasabalaşan toplumumuzda hâlâ ayrıntılardaki güzelduyumla uğraşan! Yeni kuşaklara titizlik, disiplin, ödün vermemek adına savaşı öğreten? ‘Ne çıkar’ ya da ‘neme lazım’ sözlerinin ardına sığınmanın sıcaklığını yaşamak varken, üstüne gitmenin, temeli araştırmanın zorluklarından keyif çıkaran, kaç kişi vardır! İşleri geniş kitle tarafından anlaşılmadığında, hiç gerilemeden, -hatta snop olmakla eleştirilse de-, ‘Ne yapalım birkaç numara büyük geliyor bu ayakkabı bu çevreye’ diyerek özgüvenine sığınıp yoluna devam etmiş kaç kişi vardır? Sanatın her dalından, yaşamın her köşesinden, tarihin her döneminden damıttığını esin kaynağı belleyip sınırsızlığı sınır olarak kabul etmiş kaç kişi vardır! Kendini yenilemeyi tutku haline getirse de ‘yeni’nin kökünde mutlaka ‘eski’yi de barındırdığını satır aralarında gizlemeyi başaran kaç kişi! Balkan Naci İslimyeli gibi kaç kişi?”
Balkan’ı geçen hafta yitirdik. 1984 tarihli Dans Eden Adam ve Kadın tablosu evimizin baş köşesinin zenginliğidir. İlk kitabım, Pan Yayıncılık’tan çıkan “25 Türk Bestecisi”nin kapağına, kumsalda blok flüt çalan bir kız tablosuyla tasarım yapmıştı. Yıl 1989’du. O günlerden sonra Balkan Naci ve eşi sevgili Sezen ile çok yakın dostluklar kurduk. Balkan, yalnız resim yapmıyordu, şiir ve öykü de yazıyordu. Müzik dünyasında “Komple Müzisyen” diye bir deyim vardır. İşte Balkan da birçok sanat dalını birleştiren “komple” bir sanatçıydı. Teknemizle açıldığımızda uzun uzun deniz dibini ve kayaları, gece de gökyüzünü incelemesi, doğanın değişik renklerini içine sindirmesi; Marmara Üniversitesi’nde iken birlikte düzenlediğimiz müzik-resim sanatları üstüne panele titizce hazırlanması, unutulmaz anılardır. Benim Zaman İçinde Müzik kitabımın 1994’teki ilk baskısı çıktığında Balkan’ın da AKM’de bir sergisi açılmıştı. Kitaba ekli kasetlerden eski çağların müziği ile o zamana göre yeniçağ müziğinin birleşimi bir seçki hazırladık. Sabahtan akşama dek sergi alanında o müzik çalıyordu. Sonra o kaseti birisi çalıp götürdü. Müziksiz geçti serginin son günleri. Balkan da çok üzülmüştü. Sanki resimleri eksik kalmıştı!
Sanat dünyamızdan çok duyarlı, çok yönlü bir köşe başı sanatçısını yitirmenin acısını yaşıyoruz.
GÜRER AYKAL VE RENAN KOEN BU AKŞAM CARNEGIE HALL’DE
Bu akşam New York- Carnegie Hall’ün “Stern” salonunda, Gürer Aykal’ın kurduğu ve yönettiği New Manhattan Sinfonietta ile besteci, soprano ve piyanist Renan Koen solistliğinde, “Auschwitz’den İlahiler” başlıklı bir konser veriliyor. Elcil Gürel Göçtü adlı bestecinin piyano konçertosunda ve Mozart’ın 21. Do Minör piyano konçertosunda solist olan Renan Koen, soykırımdan kurtulan Michel Assael’in “Auschwitz’den İlahiler” başlıklı senfonik şiirinde klavsen partisini de çalıyor. Bu konserde Mozart’ın piyano konçertosu dışında, bugüne dek bilinmeyen bu yapıtların ilk çalınışı olacak.
BAROK MÜZİĞİN AYRICALIĞI
Geçen hafta Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda nicedir dinlemediğimiz kadar üstün nitelikli bir konserdeydik: Deutsche Oper Berlin topluluğu, başkemancıları Daniel Draganov ve fagotçu Selim Aykal tarafından kurulmuş. Usta obuacı Albrecht Mayer’in de katılımıyla çok seçkin bir barok program sundular. Konser öncesi kısa bir konuşma yapan CRR’nin sanat yönetmeni, şef Murat Cem Orhan bu kez ara alkışları konusunda çok net bir uyarıda bulundu. Bu uyarının da yararı oldu: Sonuna dek dinleyiciler ve sanatçılar da rahatsız olmadan, müziğin dışına çıkmak zorunda kalmadan konseri yaşadılar. Konserlerin dinleyicileri değişiyor. Bence bu uyarıyı her seferinde yapmak gerekir. Program Dall’Abaco, Marcello, Vivaldi, J.S. Bach ve Hasse’nin yapıtlarından seçilmişti. Popüler olma kaygısından uzak, gerçek sanatçı niteliklerini ortaya koyan, topluluk içindeki sololara da solistler kadar önem veren bir konserdi. Hani hep sorarlar: en çok hangi dönemin müziğini seversiniz diye. Pek çok kişi “Barok müzik”, yanıtını verir. Barok müziğin özelliği, çalgıların ses renginin gelişmesi kadar önceki çağların bağnazlığından çıkıp, Rönesans’ın yaşama coşkusunu daha ötelere taşımasıdır. Bu topluluk da Orta Barok ile Olgun Barok’tan seçilmiş yapıtlarda zamanın inceliklerini gözetti. İyi ki kaçırmamışım o konseri.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Afyonkarahisar'da feci kaza
- 'Hadi gelin kapatın!'
- Ulaşım durma noktasına geldi!
- Bir sonraki ve en büyük ekonomik patlama...
- İl başkanı hayatını kaybetti!
- Yoğun kar yağışı beklenen iller açıklandı!
- Yıkımda son perde
- Dünya çapındaki sıralama: Türkiye'den 4 üniversite
- Kolayca manipüle olan burçlar hangileridir?
- Niğde'deki korkunç cinayetin arkasından yasak aşk çıktı!