Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘En kötü yılımız geride kalsın’ı dilemekten sıkıldım

28 Aralık 2024 Cumartesi

1970’li, 1980’li yıllar boyunca, yani kartlarla yeni yılların kutlanmasının yapıldığı süreçlerde, tek bir sevdiceğime kart yolladığımı anımsamıyorum. Onları telefonla aramayı yeğler, masamın üzerine yığılmış kartların hepsini, günlerce listeler yaparak cezaevlerinde olan dostlara göndermeye çalışırdım. Yeni yıllara girişler de içinde olmakla birlikte bayramlarda da tatil yapmaya gönlüm elvermezdi.

Yaşam sevincimi, içimi hiç karartmadan koşturmacayla ayakta kalındığını, ağır bedelleri ödemiş büyüklerimin gözlerinden, yüzlerinden hiç eksiltmedikleri gülümsemelerinden dersler çıkararak öğrenmeye çabaladım. Üç kuşağın tanıklıklarından öğrenebildiğim tek bir gerçek var. Çok ağır bedellere karşın alınmış insan haklarımızda, yaşamlarımızın her alanına dönük başarıların biricik sırrı, sihirli anahtarı, kitlesel hak aramaya dönük, güçlü baş kaldırılar.

Sen, ben sözcüklerinin unutulup biz, siz demeden, hep bareber hakları aramada buluşulan, güçlenilen zamanlar, eylemlerle kazanılan başkaldırılarla yaşandılar. Gazeteci olarak bunların pek çoğuna tanıklık edebilmiş olmanın anıları ile dilemekten vazgeçilen, hakların alınabilmesinde güçlü buluşmaların, birlikteliklerin, başkaldırıların yaşanacağı yeni bir yıl dilemekle söze girmek istiyorum. En uzun soluklusunun yaşandığı, dibin dibine çekildiğimiz bir dönemden geçtiğimizin altını çok kalın çizgilerle çizmek zorunda olduğumuzun altını çiziyorum.

***

Değişik yılların yaşanılmış toplumsal acılarına karşı, gerçekleştirilmiş çok sayıda hak arama eylemlerinde çok kullanılmış ancak anlamı da hiç yıpranmamış, kitlelerin gür sesleri ile bazen bir tünelin içinde daha da etkinleşen, kentlerin caddelerinde yankılanan “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganı kulaklarınızı özlemle, yeni umutlar adına yeniden çınlatmasın mı?

Önyargısız bilgisayarın başında oturmuş yazmaya çalışırken en sonlarından en etkililerinden biri olarak Zonguldak büyük madenci direnişinin karanlık tünellerinden kargaşasız geçilirken yükselişinden, Şişli’de en sonuncularını dinlediğim, “1 Mayısları”, “Cumhuriyet mitinglerini” anımsayıverdim. Özlemişim, yeni yılın toplumsal etkinliklerinde, çok daha güçlülerini, sonuç alıcı etkililerini duymaya gereksinimimiz yok mu?

İçimize kapanmış, çaresizlik içinde umarsız, uyuşuk, kendimize acıyıp durararak bu yaşamımızı, mutsuz, umutsuz sürdürecek miyiz?

***

Büyüklere yalanlarla masalların sunulduğu, mikrofona ulaşabilen çoğunluğun her fırsatta, geceleri yorgan altında, soğukta geçirdiklerini açıklamaktan artık korkmayı bile unuttukları günlerden geçiyoruz. Pazarların artıklarından yenebilecek bir şeyleri toplayanların görüntülerine acımak, bir toplu taşıma yolculuğunda en azından onlarla, daha bile çoklu dilenenlerden kurtulma çabaları ile geçirmek insanca yaşamak olabilir mi?

Yıllardır korkarak susuyoruz. Korkan çoğunluğumuz ancak susarak ağır bedeller ödemekten, hapislerde çürümekten kurtulabildiğine inanıyor. Yaşam koşullarımızdaki yavaş yavaş geriye çekilişi, kendimize acıyarak sessizce izliyoruz. Kayıplarımıza, tıpkı önce ılık suya sokulup, sonra yavaş yavaş ısıtılarak uyuşturulan, kıpırdayamayan canlıların reflekslerinin benzeri yanıtlar veriyoruz.

Dibe çekilişin sonu gelir mi? Nereye kadar, ne zamana kadar korkup susulacak? Haklarımız için kitlesel, haykırarak, aklımızı kullanarak savaşım vermekten başkaca bir çıkış yolumuz yok. 2025’te toplumsal tarihimize, verilmesi kaçınılmaz bu güçlü savaşımın başarılarıyla yazılmasını, kazılmasını diliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları