Doğan Satmış

Ders almak bile suç haline geldi

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Saygıdeğer Nabi Avcı, sevgili müstafi maarif bakanım. Ne de babacan görünürsün.
Hulusi Kentmen bıyıklarınla, onun kadar sevecen, onun kadar sıcak ve tontonsun.
Uzaktan bakan üniversite adayı, “Bu amca benim her sorunumu çözer, en iyi üniversiteye sokar, hemen ona koşayım” der.
Ama görüyoruz ki, gerçek hiç öyle değil.
Geçen gün dershaneleri kapatan yasaya ilişkin davada Anayasa Mahkemesi’ne gitmişsin.
Dershanelerin kapatılmasını uzun uzun savunmuşsun.
Aslında uzun uzun değil, kısa kısa savunmuşsun ve kızmışsın.
Binlerce dershane çalışanının, binlerce öğretmenin işsiz kalmasına hiç değinmemişsin.
Neredeyse, “Mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederim” diyen selefin gibi adını tarihe geçirecek sözler etmişsin.
“Biz dershaneleri çok sevdiğimiz için dönüştüreceğiz” demişsin.
Hani insan bazen çok sevdiğine zarar verir ya.
Bizim bazı erkeklerimiz, “çok sevdikleri” için eşlerini öbür dünyaya gönderir, sonra da “Çok seviyordum” der ya, tıpkı öyle.
Tabii hâkimler de, bu sözlerine bıyık altından kıs kıs gülmüşler.
Sonra da, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın, “1 milyon 50 bin lise mezunu öğrenci var, dershaneler kapatılırsa, bu öğrenciler üniversiteye nasıl hazırlanacak” diye sormuş, önce sakin sakin, “Bunu halk eğitim merkezlerinde yapacağız” demişsin. Ama bir zındık avukat, “Sayın bakanım, bu kadar öğrenci için 200 bin derslik lazım, hangi personel ve altyapı ile bunu yapacaksınız?” deyince de sinirlenmişsin, “Bu soruya cevap vermek istemiyorum” demişsin.
Valla sana hak vermedim değil sayın bakanım, bu kadar dikine bir soru beni de kızdırırdı.
O zındık avukat belki de bir Osmanlı şamarını hak etmişti ya neyse...
Haklı olarak sıkışınca da soruyu taca atmışsın, “Cevap yok” demişsin.
Hatta, müsteşar ileri gitmiş, o da tarihe geçecek laflar etmiş:
“Özel ders alanları takip edeceğiz, tek ders almak serbest, iki ders almak suç” demiş.
Hani matematik dersinde matematik öğretmenine “Hocam, Atatürk kaç yılında ölmüştü” diye bir öğrenci yanlışlıkla inkılap tarihi sorusu sorsa, terör örgütü üyesi diye hemen derdest edilecek, iki müebbet hapis istenecek.
Ama sayın bakanım, çok iyi bilirsin ki, Kastamonu’dan, Tekirdağ’dan, Karaman’dan, Hakkâri’den bir öğrenci, liseyi bitirip Türkiye’nin iyi okullarına dershane olmadan nasıl girecek?
Ağzıyla kuş tutsa da giremez, parende atsa da giremez.
Helle, Robert’miş, Alman’mış, Fransız’mış özel liselerin, önünden bile geçemez, “Bu kıyafet de ne” diye bir de azar işitir, alay edilir....
Dershane varken, biraz burs murs alırsa, iyi de çalışırsa, bu şansı olurdu, şimdi, Şırnak’ın, Şebinkarahisar’ın, Kemah’ın, Babaeski’nin hangi halk eğitim merkezine gidecek de İstanbul’un veletlerini geçecek.
Sayın bakanım, valla gidicisin, bugün yarın koltuğu bırakacaksın.
O babacan görünümünü, niye seni kızdıracak böyle şeyler için bozarsın da sorulara cevap vermeyecek kadar kendini kaybedersin.
Şu fani dünyada hiç bunlara değer mi?

İran gibi kazık çakılıyor
Uzun yıllardır İstanbul’da yaşayan bir İranlı arkadaşım var.
Her fırsatta İran’la Türkiye’yi karşılaştırır, benzerlik kurar.
AKP’nin gelişini ve geçen 13 yılı, Humeyni öncesi İran’ına benzetir.
Dün şöyle mesaj atmış:
“Sana Türkiye İran’ı takip ediyor demiştim.
Bak şimdi savaştan söz ediyorlar.
Savaş başlatırlarsa, tam İran’la Irak’ın savaşı sırasında Humeyni rejiminin kazıklarını çaktıkları gibi olacak.
Benzer kazıklar Türkiye’de çakılacak.
Ben çok bekliyorum.
Şimdi İran ile Batı anlaşmak üzere. Eğer bu anlaşma olursa, sıra Türkiye’nin yalnızlaşmasına gelecek.
Sonra demedim deme...”
Bence yorum yok.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Volkan nasıl patladı? 21 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları