Ceylan Adanalı Kabadayıoğlu

Gölge Feslikannarı

10 Ekim 2023 Salı

Çocuk suçlarına dair yaptığım araştırma ve çalışmalara küçük bir ara verdim ve Türk Sinema Tarihinin usta ismi Kemal Sunal’ın eşi Gül Sunal’ın Gölge Feslikannarı isimli tek kişilik oyununa gittim bu hafta. 

Kendimi yoğun iş tempoma az da olsa ara vermiş gibi hissediyordum. Ta ki oyun başlayana kadar. 

Zira çeyrek asır önce hayatıma girmesinden büyük onur ve mutluluk duyduğum değerli büyüğüm Gül Sunal’ın oyunu hem hayatın özeti gibiydi, hem de yaptığım çalışmayı doğrular nitelikteydi adeta. 

Sanki bir sahneden izleyicilere sesleniyor gibi değil de evinin salonunda misafirlerini ağırlıyor gibiydi oyunu. Metinler yoktu. Kalıplar yoktu. Anılarına ve ailesine koşulsuz bir aşkla bağlı hayat dolu bir annenin; kah gülümseten, kah ağlatan aile hatıraları vardı oyunda.

Annelerinin oyunlarını arka sıralardan izleyen ve oyun bitimi izleyicileri evlerinden uğurlarcasına uğurlayan evlatları Ali ve Ezo Sunal’a baktığımda ise bir kez daha anladım bir çocuğun kendini “AİT ve GÜVENDE” hissetmesinin yegane unsurunun “AİLE” olduğunu. 

MUTSUZ AİLE YAPISI SUÇ ETKENİ

Ülkemizin çocuk suçları son 8 yıldır korkutan bir tırmanışta. Hükümlü gençlerin ve çocukların üzerinde yapılan anketlerin sonuçları ise gösteriyor ki; çocuğu suça iten en etken sebep  aile. 

Veriler mutsuz aile yapısı ile suç arasındaki ilişkiyi son derece net ortaya koyuyor.İstatistiklere göre bakın kimler suç işliyor?

- Ölüm veya ayrılık nedeniyle parçalanmış ailelerin çocukları

- Sevgisiz büyüyen ve aile içi şiddete şahit olan (özellikle annesi şiddet gören) çocuklar

- 5 kişiden fazla üyesi bulunan kalabalık ailelerin çocukları (özellikle ailenin en büyük çocuğu)

- Köyden kente göç eden ve şehir hayatına uyum sağlayamayan ailelerin çocukları

- Şiddet mağduru olan ve istismara uğrayan çocuklar

- Aşklarını saplantı haline getiren gençler

AİLENİN VEREMEDİĞİ CEZAEVLERİNDE VERİLEBİLİR

Maalesef ülkemizde tüm yasalar; sadece suç işleyen çocuğa en uygun cezayı verme ve Onu koruma altına alma sistemi üzerine kurulu. 

Oysa cezaevlerinin; Bir bireyin temel ihtiyacı olan değer görme ve kendini gerçekleştirme duygusunu yaşamı boyunca tatmamış olan hatta bu sebeple kendini yalnız hissedip farklı gruplara dahil olan ve suça teşvik olan çocuğun kendi ilgi, yetenek ve becerilerini keşfedip bundan sonraki yaşamına yön vermesine daha fazla imkan sağlaması gerek.

Cezaevlerinde; ailesinde ve arkadaş grubunda değer ve sevgi görmeyen, okulunda başarısız olup hiçbir işe yaramadığını, hiçbir şeyi beceremediğini düşünen çocuğu bu duygu ve kişilik boşluğundan kurtarmak için Ona kendini spor, sanat, müzik alanında gerçekleştirebileceği ortamları sunmak, kişisel gelişimi için kitaplar okumasını, kendini iyi hissettiği alanda arkadaşlarıyla bilgi birikim alışverişi yapmasını sağlayacak ve kendine özgüvenini geliştirip topluma faydalı bir birey olarak cezasını tamamlamasını sağlayacak düzeneği kurmak gerekiyor. 

Süratle büyüyen kentleşme, ekonomik krizle kentler arası oluşan insan göçü, değişen ahlaki yapıyla parçalanan ve çocuğuna ilgisiz aileler, eğitimde fırsat eşitsizliği gibi nedenlerle suça sürüklenmiş bu çocukların gelişimi ve rehabilitesi için devletin gerekli kurum ve kuruluşlarla daha geniş  işbirliği geliştirmesi gerekli. 

Bu;  “en az 3 çocuk yapın” diyerek ailelere cesaret veren bizlerin bu çocuklara borcudur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

23 Nisansız çocuklar 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları