Ceylan Adanalı Kabadayıoğlu

Köy Enstitüleri destanı

17 Nisan 2024 Çarşamba

Bugün Türk Eğitim Tarihimizin olağanüstü başarı hikayesi Köy Enstitülerinin kuruluşunun 84. yıldönümü.

Dünya’da benzeri görülmemiş bir örnek oluşturup dünya çapında birçok akademik inceleme ve araştırmaya örnek olan ve Türkiye’nin 1940’lardaki kültür yaşamına damgasını vuran bu destan 84 yıl önce bugün, 2.Dünya Savaşı’nın Türkiye’yi dar bir kıskaca aldığı o en zor dönemde yazıldı.

Köylü aydınlandı. Köylü toprak ağalarının, üfürükçülerin, din tacirlerinin esaretinden kurtuldu. Köylü yeteneklerinin, becerilerinin, gücünün farkına vardı. Köylü engin ve entellektüel aydın oldu ve Cumhuriyet yönetiminin toplum yapısını yönlendirdi.

Eğitim ilkelerinin ustaca düzenlendiği, tam anlamıyla bir kişilik eğitiminden yana olan, en yüce değerin insan olarak kabul edildiği, insanları din, dil, cins, ırk ayrımı gözetmeksizin bir değer ve birey olarak kabul eden Köy Enstitüleri; ast-üst ilişkisi yerine birlikte iş başarma anlayışını, “hesap sorma” yerine “hesaplaşma” anlayışını benimseyen bir eğitim sistemiydi.

Eğitim ilkelerinin ustaca düzenlendiği, tam anlamıyla bir kişilik eğitiminden yana olan, en yüce değerin insan olarak kabul edildiği, insanları din, dil, cins, ırk ayrımı gözetmeksizin bir değer ve birey olarak kabul eden Köy Enstitüleri; ast-üst ilişkisi yerine birlikte iş başarma anlayışını, “hesap sorma” yerine “hesaplaşma” anlayışını benimseyen bir eğitim sistemiydi. 

TEK REHBER BİLİMDİ

Fonksiyonel bir örgütlenme üzerine kurulu olan Köy Enstitülerinde üstler astları, büyükler küçükleri ezmezdi ve herkesin gücüne göre bir ödevi ve görevi vardı. Enstitülerin her biri hareketli, canlı, üretken, iyimser ve mutlu insanlar yetiştiren birer okuldu.

Gerçek rehberin bilim olduğu, öğrenmenin merak, araştırma, eleştirme ve sorgulamayla gerçekleştiği bu sistemde din hakkında bilgi verildiği halde din eğitiminden ve inanç aşılamaktan sakınılırdı.

Enstitülerden birinde öğrenciler fen bilgisi dersinde aldıkları teorik bilgiyle kendi sulama kanallarını oluşturarak eğitim gördükleri çiftliklere sulama suyu getirirken diğer enstitülerdeki öğrenciler daha fazla balık üretimi için araştırma yapıyor, kurdukları balık üretim çiftliklerindeki balıkları satıp oradan aldıkları paralarla enstitülerinin tadilatı için bütçe yaratıyordu. O esnada bir başka enstitüdeki öğrenciler ise ağaç dikimi, dikiş nakış üzerine uzmanlaşıyor, ağaçlardan daha fazla meyve elde edilmesini sağlamak ve enstitülerin kıyafetlerini dikmek üzre örgütleniyorlardı. Okullar arası farklılık değil eşitlik ve dayanışma vardı.

Köy Enstitüleri’nde okul kitapları ve bilgi sadece bir araçtı. Bu araç öğrencinin yaratıcılığını ve merakını uyandırmak, onlara bazı çalışma ve düşünme metotları edindirmek için kullanılırdı. Her insanın, sadece akademik değil müzik, spor, sanat yönünden de gelişimine önem verilirdi. Mesela köylerde büyümüş öğrencilere klasik müzik enstrümanları ve geleneksel sazları çalması öğretilirdi. Köy enstitüleri öğrencileri her sene 25 tane klasik romanı okumakla sorumluydu. Böylece zeki ve yetenekli köy çocuklarından engin ve entellektüel aydınlar yetişmesi amaçlanırdı.

Yıl 2024… 46 yılda 25 tane Milli Eğitim Bakanı’nın değiştiği ülkemizde üstün teknolojiye ve onlarca imkana rağmen yap boza döndürdüğümüz bozuk eğitim düzenimizle dünyada sondan beşinciyiz.

Yıl 1940… Ekonomik sıkıntıların, yetersiz endüstrinin, pahalılığın, karaborsanın olduğu ve 2.Dünya Savaşı’nın Türkiye’yi dar bir kıskaca aldığı o yıllarda bir avuç aydının önderliğinde tüm dünyaya örnek teşkil eden eşsiz bir eğitim destanı yazmışız.

Bu ülkenin çeyrek asırlık eğitimcisi olarak yıllardır sahnelerde, kürsülerde, ekranlarda Köy Enstitülerini ve Türk halkını aydınlığa götüren kültürel meşalenin ateşini yakan o aydınlanma devrimcilerini, HASAN ALİ YÜCEL’i, İSMAİL HAKKI TONGUÇ’u anlatıyorum.

O günleri, o yılları, o insanları her anlattığımda her yazdığımda ve bugünlerden o yıllara her baktığımda hissettiğim iki farklı duygu var.

Önce büyük bir gurur ve şükran.

Hemen sonrasında ise tarifsiz bir yoksunluk ve burukluk.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

23 Nisansız çocuklar 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları