Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
23 Nisanda Neşe Dolmayan Çocuklar
Bugün 23 Nisan. İşlerimizi toplantılarımızı bilgisayar başından
gerçekleştirdiğimiz, bayram söyleşilerimizi konferanslarımızı bile internet
üzerinden verdiğimiz bu zorlu günlerde 23 Nisan'ın coşkusunu evlerimizden,
balkonlarımızdan, süslediğimiz pencerelerimizden yaşatıyor ve yüreklerimizde
yaşıyoruz.
Çocuklar ülke nüfusumuzun üçte birini oluşturuyor. Bir de 23 Nisan'ın
gelmediği çocuklar var ki, Onlar da çocuk nüfusunun yüzde 25'i. Onlara hiçbir
zaman bayram coşkusu, bayram sevinci gelmiyor. Çünkü Onlar küçücük yaşlarında
büyümeyi öğrenen çocuklar.
Daha küçücük yaşta evlendirilen, daha küçücük yaşta çalıştırılan, hatta
dilendirilen, daha küçücük yaşta sevgiden yoksun bırakılan, suça ve uyuşturucu
sigara gibi kötü alışkanlıklara teşvik edilen, daha küçücük yaşta cinsel istismara
maruz kalmış olan, daha küçücük yaşta büyümüş olan çocuklar. Onlar 23 Nisan'ın
gelmediği çocuklar.
Daha 14 yaşında evlendirilen, mecburen kendini kadın gibi hisseden, çocuk yaşta doğum yapmasının getirdiği komplikasyonlara karşı verdiği yaşam mücadelesi sonunda daha 15 yaşında bir erkek çocuğu dünyaya getiren Elif’e 23 Nisan gelmedi. Belki çocukluk çağını atlayıp gençlik çağına eriştiğini farz etmek için kendimizi zorlayabilir ve “Elif’in bayramı 19 Mayıs olmalıydı” diyebiliriz fakat; daha kendisi çocukken çocuk sahibi olmak zorunda bırakılması yetmezmiş gibi evlendiği adamdan şiddet ve psikolojik taciz gören Elif gençliğini de yaşayamadı. Artık onun tek günü vardı. O da anneler günü.
ÇOCUK
EVLİLİKLERİ, ÇOCUK İŞÇİLER, ÇOCUK İSTİSMARI VE ÇOCUK ÖLÜMLERİ
Daha 14 yaşında bir dönercide çalışmak zorunda kalan Ahmet'e de gelmedi 23
Nisan. Çünkü kırsal yaşamdan kentsel yaşama göç eden, tarım ekonomisinden
sanayi ekonomisine geçiş sürecine mağlup olan, şehirlerde vasıfsız işçi
konumuna düşüp işsizlik yaşayan pek çok aileden biriydi Ahmet'in ailesi. Çocuk
işgücü ile en az maliyetle en fazla karı elde etmek isteyen kayıt dışı küçük
işletmelerin gözbebeğiydi çünkü böyle ailelerin çocukları. Pek çok aile
gibi Ahmet'in ailesi de hem evin gelirinin düşeceği korkusuyla hem de buna ek
olarak Ahmet'in eğitim masraflarının çıkacağı korkusuyla Ahmet'e “işten ayrıl, okuluna git, sen okumalısın
oğlum” demiyordu.
Ahmet'in köyde kalan arkadaşlarının da durumu Ahmet'ten farksızdı. Onlar da
tarım ve hayvancılıkta tarlalarda elleri nasır tutana kadar çalışıyorlardı. Oysa
tarım işçiliği meslek hastalıkları ve iş kazaları açısından en tehlikeli işti. Çocuk işçiler üzerine yapılan çalışma ve
istatistikler de çocuk işçilerin ölüm oranının neredeyse yüzde 70'inin tarım
işinde çalışan çocuklardan olduğunu gösteriyordu.
11 yaşında hayata veda eden Mert’e de gelmemişti 23 Nisan. Kars'ta
kaçırıldı. Cansız bedeni 1 gün sonra dağların tepesinde bir arazide bulundu.
Hem tecavüze uğramış, hem de boğularak öldürülmüştü Mert. Uzun uğraşlardan
sonra katili bulundu. “Nasıl yaptım bilmiyorum” dedi katili. “Kendime
inanamıyorum. Ama şu var, ben de askerde tecavüze uğramıştım” Akıllara
durgunluk veren bir ifadeydi katilin bu soğukkanlı ifadesi. Birbirinden korkunç
pek çok çocuk istismarı haberi okuduk izledik ağladık dövündük yıllardır
milletçe. Mert bunlardan sadece biriydi.
DEVLET
KORUMASI ALTINDAKİ ÇOCUKLARIN BAYRAMI OLALIM
Türkiye'de yaşam hakları ihlal edilen, küçük yaşta evlenmeye zorlanan,
tecavüze uğrayan, dilendirilen, zorla çalıştırılan
çocukların bir kısmı artık aramızda değil. Sesini çıkaran, yardım isteyenlerin
bir kısmı ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na bağlı olarak devlet
korumasında, çocuk evlerinde kalıyor. Birbirinden inanılmaz hikayelerin
kahramanı olan savaşçı bu çocuklar yaşama bir yerinden tutunmak için KORUYUCU
AİLElerini bekliyor.
Koruyucu aile sisteminin henüz tam oturamadığı ve yaygınlaşamadığı
ülkemizde Sosyal Hizmetler İl Müdürleri “aile olmanın gereğini çocuklara
yaşatarak öğretme ve Onları topluma kazandırma” konusunda her yıl onlarca kez
ailelere sesleniyor. Bakanlıklarda bu konuya ilişkin yıllar pek çok farkındalık
çalışmaları yapılıyor.
Bugün aramızda olmayan, 23 Nisanları hiçbir zaman yaşayamayan ve asla da
yaşayamayacak olan o çocukları ne kanunlarla ne de bireysel ilgi ve çabalarımızla
koruyamadık. Hiç olmazsa hayatta olanlara yaşama umudu olalım. Evlat edinelim,
koruyucu aileleri olalım, hiç olmazsa hayat mentörleri olalım. Bilgi ve birikimlerimizle
Onlara ışık tutalım, yol açalım, liderlik edelim.
Bugün 23 Nİsan. Ulusal Egemenlİk ve Çocuk Bayramı onlara bu yıl da gelmedİ. Bİz onların bayramı olalım.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Barış Atay’dan Özgür Özel'e sert yanıt
- Gaga Bulut'tan skandal pedofili yayını!
- Köyüne dönmek isteyene 5 gebe düve verilecek
- AYM o maddeyi iptal etti, tazminat yolu doğdu
- Rusya'dan, Bakan Fidan'ın Suriye açıklamalarına yanıt
- Cemal Enginyurt'tan, Soylu'ya büyük taş
- Bakan Yerlikaya'dan 'kayyum' açıklaması
- Kürsüde Erdoğan'a çok sert 'İsrail' tepkisi
- Araç satışında yeni dönem: 1 Ocak'ta başlıyor
- Sahte içkiden 17 kişi hayatını kaybetti