Ayşe Emel Mesci

İnsansız tiyatro, tiyatrosuz insan olmaz

29 Mart 2021 Pazartesi

İletişim ve internet çağı denilen bir tuhaf çağda yaşıyoruz. İletişim teknolojilerindeki dev adımlar, her zaman olduğu gibi bu devirde de “devrim” diye nitelenebilecek değişimlere yol açtı. 

“Her zaman olduğu gibi” derken, örneğin savaş meydanlarında olduğu kadar telgraf başında da kazanılmış Kurtuluş Savaşı geliyor aklıma. Bu örneği kendisinden yaklaşık 65 yıl önce yaşanmış Kırım Harbi’yle kıyaslayınca, “devrim” niteliğindeki değişim daha net görülüyor. Osmanlı Devleti, Kırım Harbi’nin başlarında, İngiltere ile Fransa’nın Rusya’ya savaş açtıklarını bu savaş ilanından ancak iki hafta sonra öğrenebilmişti. Çünkü telgraf hatları henüz çok eksik olduğu için, haber Marsilya’ya bir günde ulaştıktan sonra, oradan mecburen gemiyle iki haftada İstanbul’a, sultanın sarayına iletilebilmişti.

İNTERNETİN PARADOKSU

Ama çağımızdaki iletişim “devrimi”nin, küresel internet ağının ilginç bir paradoksu da var. Bir yandan bilgiye erişimi, diğer yandan da hataları yaygınlaştırıyor. Birisi bir hata yaptığında, internet bilgisini bir otoriteymiş gibi soruşturmadan kabullenmekten veya kolaycılıktan kaynaklanan zincirleme gidiş içinde o hata, geometrik bir hızla çoğalıyor, belki de bir müddet sonra yanlış doğruyu kovabilecek sayısal güce erişiyor. 

Bu ilginç hadise, bu yılki Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi’nde de görüldü. Bu yılki bildiriyi, sansürün ve otosansürün olumsuz rüzgârlarının çokça hissedildiği bir dönemde sözlerini esirgemedikleri, üstelik taşı gediğe oturtmakta çok usta oldukları için iktidarın şimşeklerini üzerlerine çeken Müjdat Gezen ve Metin Akpınar kaleme aldı. Bildirilerinin son cümlesi şöyleydi: “İnsansız tiyatro, tiyatrosuz insan olmaz.” Pek çok şeyi özetleyen, güçlü bir finaldi bu. Sonra bildiri çeşitli internet sitelerinde yayımlanırken bir de baktım, metnin sonuna bir cümle daha eklenmiş: “Ve güzelim tiyatro kültürü biz insanlar burada olduğumuz sürece yaşamaya devam edecek.” Hatanın gazete köşelerine kadar yayıldığını görünce, “yanlış doğruyu kovamasın” diye bir düzeltme yapma gereği hissettim. Gezen ve Akpınar’ın bildirisinin sonuna, herhalde birisinin kopyala-yapıştır hatası sonucu sehven eklenen o cümle, aslında Helen Mirren’a ait; onun kaleme aldığı uluslararası bildiriden bir cümle. Şöyle diyor Mirren: “İnsanlar dünya üzerinde var oldukları günden beri birbirlerine hikâyeler anlattılar. Ve güzelim tiyatro kültürü biz insanlar burada olduğumuz sürece yaşamaya devam edecek. Yazarların, tasarımcıların, dansçıların, ses sanatçılarının, oyuncuların, müzisyenlerin, yönetmenlerin yaratma güdüsü asla bastırılamayacak ve çok yakın bir gelecekte yeni bir enerjiyle, hepimizin paylaştığı bu dünyaya dair yeni bir anlayışla yine meyvelerini verecek. Sabırsızlanıyorum!” 

HATANIN İŞARET ETTİĞİ ORTAK RUH HALİ

Ama yanlışlıkla ulusal bildirinin sonuna eklenmiş o cümlenin hiç sorgulanmadan kabul görmesinin bir nedeni de hiç sırıtmaması, “Bu da nereden çıktı” dedirtmemesi... Çünkü uzun süredir ilk kez uluslararası bildiriyle ulusal bildiri ortak bir ruh halini paylaşıyor. Bizim iki ustamızla yurtdışından bir başka usta oyuncu, farklı koşullarda, kuşkusuz farklı dürtülerle ortak bir isyanı dile getiriyorlar: İnsan var oldukça tiyatro yaşayacak! Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, ister politik, ister teknolojik gidişata sığının, tiyatro sözünü söyleyecek, insanca söyleyecek. 

Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın dedikleri gibi: “Bilgi, iletişim çağı ne kadar gelişirse gelişsin; algoritmalar, yapay zekâlar nereye ulaşırsa ulaşsın, Tiyatro insanla yapılır, insanca yapılır, insanlar için yapılır...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024
Toplumsal çürüme 21 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları