Ataol Behramoğlu
Ataol Behramoğlu ataolbehramoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Normalleşmek

26 Haziran 2024 Çarşamba

Normalleşmek, norma, yani ölçüye, ölçüte, olması gerekene uygunluk demektir. Dolayısı ile normalleşmeye, normal olmayandan çıkarı olan dışında kimsenin karşı çıkmaması gerekir.

Hastanın yükselen ateşinin, hızlanan ya da yavaşlayan nabzının normal düzeylere inmesi kuşkusuz iyi bir şeydir.

Bundan olsa olsa söz konusu hastanın iyileşmesini arzu etmeyenler rahatsızlık duyabilir.

Tıpkı bunun gibi, iki insan, bir aile ya da bir mahallenin bireyleri, bir kentin sakinleri, bir ülkenin yurttaşları, dahası dünya ülkeleri arasındaki ilişkilerin normal düzeyde seyretmesi; eğer böyle değilse normalleşmesi için çaba harcanması herhalde kötü bir şey olamaz.

Sözü uzatmaksızın sadede gelelim!

CHP genel başkanının, iktidar partisi başkanı ve aynı zamanda devletin başında olan kişiye normalleşme eli uzatması ve o kişinin de bu eli tutması, bu mantık çerçevesinde herhalde kötü bir şey sayılamaz.

Fakat aynı anda kafalarda birtakım soruların doğması da kaçınılmaz oluyor.

Söz gelimi, bu normalleşme çağrısı, yerel seçimler öncesinde, CHP birinci partiliğe tırmanmadan bu partinin o zamanki genel başkanı tarafından yapılmış olsa aynı kabulü görür müydü?

Sanmıyorum.

Böylece de bugünkü kabulün nedeni ya da nedenleri konusunda sorular birbirini izlemeye başlayacaktır.

Nedenlerden biri, bükemediğin eli öpmek zorunda kalmak olabilir mi?

İktidar partisi başkanının kibirli kişiliği bu olasılığı (en azından söz konusu olay bağlamında) saf dışı bırakıyor!

Bir başka neden, başlıca uygulayıcısı kendisi olan kem söz üslubundan, bütün topluma olduğu gibi ona da artık gına gelmiş olamaz mı?

Normalleşmeyi “yumuşama” olarak dile getirdiğine ve böylece sertliği (kabalığı, kem sözlülüğü) zımnen de olsa kabul ettiğine göre bu açıklamada bir doğruluk payı olabilir mi?

Bence bu da çok uzak bir olasılıktır.

Geriye, toplumun zaten dile getirmekte olduğu son bir olasılık kalıyor: Seçim başarısızlığını sindirmek ve toparlanmak için zaman kazanmak.

Yanı sıra da yükselmekte olan toplumsal hoşnutsuzluğu ve öfkeyi bir nebze olsun yatıştırarak muhalefeti de bu hoşnutsuzluğun ve öfkenin hedeflerinden biri yapmak.

Zaman kazanmak ve buna bağlı olarak da Saray rejimini pekiştirecek “anayasal” görünümlü değişiklikler için müttefik arama, yanı sıra da muhalefeti bölme hesapları.

Ne yazık ki akla en yakın olasılıklar bunlardır.

***

Çocuklarımızın geleceğini, bu demektir ki bütünüyle ülkenin geleceğini tamamen karartacak sözde eğitim programı konusunda sesi çıkmadığı gibi içten içe bu programı desteklediğinden kuşku duyulmaması gereken;

Atatürk düşmanlığının odağı olmuş Diyanet kurumuna toz kondurmayan;

Türk Lirası’nı yerlerde süründürerek ülkeyi sadece doların ve Avro’nun değil Bulgar Leva’sından Gürcü Lari’sine varasıya yabancı para sahiplerinin sömürgesine dönüştüren;

Para karşılığında ve daha da karanlık başka hesaplarla toplumsal kimliğin bozulmasına ve giderek yok olmasına yol açacak bir göç ve göçmen politikası uygulayan;

Toplumun büyük kesimimi oluşturan köylü, işçi, orta tabaka insanları, emekçiler ve emekliler için ülkeyi giderek daha da yaşanmaz bir cehenneme çeviren; 

Bütün bir ülkeyi yerli ve yabancı güçlerin rant alanına dönüştürmüş olan kişi ve kişilerle nasıl normalleşilecek? 

***

Siyaset üslubunda normalleşmeye itirazım olamaz.

Hakaretlere, tehditlere karşı hukuksal gerekleri yerine getirirken üslupta ölçülü kalmak hem genel terbiye ölçülerine uygunluk hem de topluma örnek olmak bakımından kuşkusuz önemlidir.

Bunun ötesinde bir normalleşme olasılığı ne yazık ki görünmüyor.

Kaldı ki yukarıda bir bölümü sıralanan kötülüklere karşı aklımızdan ister istemez geçen ağır suçlama sözcüklerini dilimizin ucunda kilitlemek de kolay iş değil!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları