Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kemal Sunal Filmlerinden Postmodernizme
Kemal Sunal filmlerinin omurgası, rahmetli ve sevgili aktörün hemen her filminde yarattığı karakterin kendisiydi.
Bu karakter, izleyici karşısına hangi kişilikle çıkarsa çıksın değişmez özellikleri vardı:
Yukardan atmak.
Böbürlenmek.
Efelenmek.
Saçmalamak.
Göz korkutmaya çalışmak.
Azametli görünme taklidi yapmak.
Olur olmaz lafları bir araya getirmek
Ve böylece de soyutla somutun, gerçekle gerçek dışının, ciddiyle gırgırın, olabilecekle olamayacağın, saçmayla hakikinin karman çorman olduğu bir noktada mizahı yakalamak…
Onun mizahının özgünlüğü, bütün bu karşıtlıkların bıçak sırtı dengesindedir.
Üstüne üstlük, saflık ve kurnazlık karışımı, salak taklidi gülüşüyle üst damağını gözler önüne serdiğinde, kahkahayı koyuverirsiniz.
Bildiğimiz, ölçülü, cinasa ve söz ustalığına dayalı, hem yapmak hem anlamak için zekâ gerektiren klasik mizahtan farklı, azıcık zorlayarak adlandıracak olursak, postmodern bir mizahtır bu…
Kendisi, filmlerinde canlandırdığı tipler gibi güldüğünü hiç görmediğim, canı hep sıkılıyormuş gibi duran bir adamdı…
Kemal Sunal’ı sevgiyle, rahmetle anıyorum.
***
Aklına nereden geldi diye soracak olursanız, hemen yanıtlayayım.
Tümünü okumaya zamanım da niyetim de olmayan bir hukuk belgesinin, gazetelerde gördüğüm bazı bölümlerinden…
Herhangi bir kişi ya da kurumu aşağılamak, küçük düşürmek gibi bir kastım bulunmadığını hemen belirteyim.
Amacım, hukuksal olma iddiası da taşısa, eninde sonunda yazılı ve bu anlamda da yazınsal bir metnin, bir yazın (edebiyat) insanı olarak bende uyandırdığı izlenimi dile getirmeye çalışmak… Bunu yaparken irdelemek istediğim şey bu metnin içeriği de değil. Gerçi sonuçta içerikten pek de ayrı düşünülemeyecek olan bir biçim, tarz, üslup ve kurgu olgusu…
Aşağıdaki alıntıyı, zihninizde bir Kemal Sunal filmi canlandırarak okumanızı öneriyorum.
Suçlanan kişinin suçluluğunu kanıtlamak için daha önceki bir gözaltı dönemine ilişkin bir olaydan söz edilerek şöyle denilmekte:
“...gözaltına alındığında yazılı olarak hazırladığı savunmasının içine akrostişler yerleştirmiş olup her tümcenin sondan ikinci sözcüğünün baş harfleri yan yana getirildiğinde ‘işkence altındayım’ ibaresi ortaya çıkmıştır. Bundan şüphelinin ne kadar uyanık ve zeki olduğu anlaşılmıştır…”
Daha sonra, aynı sanığın bu gözaltıyla ilgili olarak yazdığı kitaptan bazı alıntılar yapılıyor: “Sözgelimi kendime soruyorum: …Korktun mu? Yanıtlıyorum: Korkmaz olur musun!.. Korku insana özgü bir şeydir. Sen de kuşkusuz korktun, ürktün, kimi zaman ürküye (panik) bile kapıldın. Önemli olan korkuyu yenebilmektir… (…) karşımdakilerden değil en çok kendimden korktum. Ya çözülürsem? Ya kişiliğime yakışmayan bir davranışa kayarsam? Ya paçavralaşırsam? Ya gerçekten teslim olursam? Soruların çengeli aklıma takıldıkça yüreğim sıkıştı…”
Alıntıların ardından yorum geliyor:
“…şeklindeki beyanları ile gizli örgütlenmenin en önemli öğesi olan ‘sır vermemek’ yani kendi söylemi ile çözülmemek için elinden gelen her şeyi yaptığını beyan etmiş olup, şüphelinin kişiliğini tanımamız açısından önemli görülmüştür…”
***
Kimilerinin sanığı olduğum 12 Eylül sonrası iddianamelerinde bile bu türden tuhaflıklar; söz konusu iddianamenin görebildiğim bölümlerinde göze çarpan (postmodern edebiyata özgü) kes yapıştır, tıkıştır, keyfince yakıştır yöntemi yoktu…
Bu dikta dönemi iddianamelerinde bile, anımsadığımca, içerikteki safsatayı örtme amacıyla ve salt biçim açısından da olsa, hukuk “teamül”üne, alışılmış üslup, biçim, kurgu özelliklerine aykırı düşmeme çabası vardı…
Yukarıdaki tiratlar ise bir Kemal Sunal filminde ünlü aktörümüzün vurgularıyla dile getirilmiş olsa kahkahalarla gülebilirdik…
Bu bölümlerin de yer aldığı yamalı bohça görünümündeki belge, hukuksal değil de tam anlamıyla yazınsal bir metin, örneğin bir postmodern polisiye olsa, kurgusal tutarlılık bile aramaz, belki yer yer heyecan da duyarak okuyabilirdik…
Ama ne yazık ki ne biri, ne de öteki…
Söz konusu olan bir Sunal komedisi ya da postmodern edebiyat değil, hukuk, gerçek hayat, hayatlarımız…
Böylece ne gülüyor, ne heyecan duyabiliyoruz…
Sadece büyük, çok büyük bir can sıkıntısı…
Faks: (0212) 343 72 64
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Barış Atay’dan Özgür Özel'e sert yanıt
- Köyüne dönmek isteyene 5 gebe düve verilecek
- Gaga Bulut'tan skandal pedofili yayını!
- AYM o maddeyi iptal etti, tazminat yolu doğdu
- Rusya'dan, Bakan Fidan'ın Suriye açıklamalarına yanıt
- Bakan Yerlikaya'dan 'kayyum' açıklaması
- Cemal Enginyurt'tan, Soylu'ya büyük taş
- Kürsüde Erdoğan'a çok sert 'İsrail' tepkisi
- Araç satışında yeni dönem: 1 Ocak'ta başlıyor
- Sahte içkiden 17 kişi hayatını kaybetti