Adnan Binyazar

Cinci hocalar

22 Kasım 2024 Cuma

“Cinci Hoca”, 17. yüzyılda yaşayan Karabaşzade Hüseyin Efendi’ye üfürükçülüğünden dolayı halkın yakıştırdığı bir sıfattır. Dönemin padişahı Sultan İbrahim’i tedavi edip sağlığına kavuşturduktan sonra Osmanlı sarayının en ünlü kişilerinden biri oluyor.    

O dönemde tıp biliminin yaygınlaşıp saraya ulaşacak kadar bir gelişim göstermediği anlaşılıyor. Öyle bir ortamda da doğal olarak onun yerini bağnaz kafalılar alır. Onlar da uydurma çözümlere yönelirler. 

Cinci Hoca, delilik belirtileri gösteren Sultan İbrahim’i etkisi altına almakla kalmamış, uydurma hocalar gibi bunu kazanç aracı yaparak ününe ün katmıştır.  

Padişahı sağalttığına göre ondan sonra, Cinci Hoca’nın cinlerle etkileşim kurduğuna inanılmıştır. Bunun etkisi altında kalan Kösem Sultan, 1642 yılında Padişah İbrahim’de delilik belirtileri çıkınca onu saraya davet ediyor. 

ÇÖKÜŞ BELİRTİLERİ

Tedavisinde başarılı olunca İstanbul’da büyük bir şöhret oldu Cinci Hoca. Böylece büyük bir servetin de sahibi oldu. Bir sorunla karşılaşıldığında ona danışılmıştır. Artık Cinci Hoca, devlet işlerinde de söz sahibidir.

Hayal etmenin gerçeğin yerini doldurduğu bir toplumda Cinci Hoca sıradan bir evde oturtulamazdı. Ona dayalı döşeli bir saray yaptırılıyor. Cinci Hoca böylece sarayı da avcunun içine alıyor. Padişahı sağaltmaya çalışırken sarayın içinde olanları gözünden kaçırmıyor.  

Sanırım bu da ileride Osmanlı İmparatorluğu’nun ortadan kalkmasına yol açmıştır.    

CİNCİ YAZARLAR

Yazarlığın temel ilkesi ahlaklı olmaktır. Örneğine çok rastlanan birtakım yazarların, kıvrımlı sözcüklerle kötüyü iyi göstermeleri bu anlayışın ahlak dışı ürünüdür. O tür yazarların çoğu, kalemlerini cinci hocaları bu çağda da diriltmek için kullanıyorlar. Yandaş ekranlarda, kimi gazetelerin baş sayfalarında onlardan geçilmiyor. Onlardan kimileri kavramları anlamından saptırarak bilgelik taslıyorlar. 

Onların çoğu, o tutumlarıyla kul hakkını kemirenleri, dini kullanarak semirenleri, hiçbir emekte bulunmadan görkemli villalara konanları, kamu mallarını ucuza kapatanları, büyük işyerlerinde hissesi olanları, orman arazilerine el koyanları, üç beş yerden maaş kırpanları görmezden geldiklerinin bilincinden yoksundurlar.

ADALET TERAZİSİ 

Toplumda denge, kişi haklarının korunmasıyla kurulabilir. Adalet terazisinin kefesi bir tarafa kayarsa, insanın devlete güveni sarsılır. Güven yitimine uğrayan toplamlarda en başta dayanışma duygusu çöker. Böylece insanı erdeme erdiren kavramlar kirlenip aşınır. Adalet dengesi bozulan toplumlarda düzen, özgürlük, demokrasi aranamaz.

Ülkemizde her gün hapse atılanların sayısı giderek yükseliyor. Yönetimde sorumluluk taşıyanlar, hangi toplumsal gevşeklikten doğduğunu göz önünde tutmak zorundadır.

Onların arasında, adaleti baskı aracı olarak kullanıp yaşam hakları çiğnenenlerin sayısı da az değil.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cinci hocalar 22 Kasım 2024
Sözün gücü 15 Kasım 2024
Kitap dünyası 8 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları