Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kese kâğıdından matbuatla laikliği bir tutan CHP’li

17 Ağustos 2022 Çarşamba

Geçen pazar günü bu köşede Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun Halk TV’de konuk olduğu programda, tarikatları ve cemaatleri masum gösterme çabasını yazmıştım.

Bu öylesine yaygın ki bugün farklı birinin çabasından söz edeceğim. Yine aynı kanalda bu kez konuk, CHP İstanbul Milletvekili Avukat Turan Aydoğan’dı. Tarikatlar konusunda aynen şu sözleri söyledi:

“Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre yasaklanmış tekke ve zaviyelerle ilgili kapatma kanunu var. Orada hiçbir beis yok. Ama bu ülkede mesela kese kâğıdından matbuat yapılmaması hakkında da 1932 tarihli bir kanun vardır. Eğer kanunlar kadükleşmişse, sosyolojik yapı başka yerlere gelmişse oraları da çok kaşımamak lazım. Yani insanlara şunu söyleyebilmek lazım. Siz inançlarınızdan kaynaklı birbirinizi motive edebilecek olduğunuz alanlarda bir araya gelebilirsiniz; inançlarınızı herhangi bir Avrupa ülkesindeki gibi özgürece yaşayabileceğiniz ve birbirinizle iletişim halinde olacağınız alanları kullanabilirsiniz ama siz rejime kastedemezsiniz.”

Bu skandaldır! 

***

Aydoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasını taşıyan 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine Dair Kanun’u geçersiz ilan etmekle kalmayıp yürürlükteki anayasanın Devrim Yasalarına ilişkin 174. maddesinin ihlalini savunmuştur.

Bir hukukçunun yürürlükteki bir kanun için “kadük” demesi, hukuk devletinden ne kadar uzak olduğunun kanıtıdır. 

Fransızca “caduc” kelimesinden gelen “kadük”, hukuki geçerliliğini yitirmiş olan (belge, tüzel kişilik vb.) anlamındadır. Hukukta “kadük” olma durumu, bir yasama dönemi içinde önerilen bir yasa tasarısının o yasama dönemi içinde yasalaşamaması durumunda önemini yitirmesi, geçerliliğinin kalmamasıdır. 

Bir hukuk devletinde, Aydoğan’ın ya da Erdoğan’ın, hiç kimsenin, mevcut bir yasayı yok sayma yetkisi ya da hakkı yoktur! Siyasetçilerin kabul edilemez keyfi ihlallere sessiz kalması ve tarikatları oy için kullanmaları yüzünden, yasadışı gerici yapılar pıtrak gibi çoğalmıştır.

***

CHP milletvekili Aydoğan’ın 1925 tarihli devrim kanununu kese kâğıdından matbuat yapılmaması hakkındaki kanun ile bir tutması ise skandalın bir diğer yönüdür. 

1925’te tekke ve zaviyeleri kapatan kanun, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden biri olan laikliğe dayanak oluşturan en önemli düzenlemelerden biridir; kese kâğıdı gibi buruşturup atabileceğiniz bir şey değildir. Tarikatlara ve cemaatlere yasadışı bir şekilde göz yumulursa günümüzde olduğu gibi siyasal İslama yol açılır!

Türkiye’de tarikatlar ve cemaatler olmadığında dini inançlar yaşanamıyormuş gibi bir algı yaratmak da çarpıtmadır. Laiklik karşıtı bu yapıların üyeleri, devletin tüm kurumlarına, kadrolarına çökmüş haldedir. Amaçları da birbirleriyle safça iletişim halinde olmak değil, devlette güç kazanmaktır; bu yapılar iktidara taliptir. 

Ana muhalefet partisinin sözcüleri, altılı masadaki diğer partilerle birlikte Erdoğan’ın savunduğu “özgürlükçü laiklik” denilen uydurma kavramı benimsediği için ona uygun açıklamalar yapıyorlar. Zorda kalınca da “devletin rejimine kastetmedikleri sürece” tarikatları savunduklarını söylüyorlar. 

CHP, bugünkü yapısıyla, laikliği feda etmiş, “Tarikatlar kalsın ama denetlensin” diyen dinci sağa ve dönek solcular korosuna katılmıştır. Bunu “özgürlükçülük” adına yaptıklarını iddia etmeleri tam bir liberal aymazlıktır.

Sanki 97 yıl önce kaldırılan bu karşıdevrimci yapıların şeriat istediği bilinmiyormuş gibi!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları