Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dincilik, etnikçilik ve mezhepçilik solun zehridir

17 Mart 2024 Pazar

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Bitlis’te halka seslenirken şunları söyledi: Said-i Nursi bu topraklarda yetişmiş değerli bir büyüğümüz. Diyor ki bin kere vaat edeceğine bir kere yap. Biz Said-i Nursi’nin yolundan gidiyoruz. Siz Şeyh Sait ve Said-i Nursi’nin torunları olarak yalan vaatlerde bulunanlara kırmızı kart gösterin.”

Geçenlerde Selahattin Demirtaş da “Şeyh Sait’in torunuyum” demişti. Said Nursi, bilindiği gibi, risalelerinde Mustafa Kemal Atatürk’e ve dava arkadaşlarına “deccal, süfyan, mülhit, mürtet, habis, firavun, zındık, mason, münafık” diyerek saldıran bir cemaat kurucusu. DEM Parti’nin Atatürk ve Cumhuriyet konusundaki tavrı sır değil. Bir cemaat kurucusu ile bir şeyhin yolundan gitmekte kendilerince bir sorun görmüyor olabilirler ancak konunun başka yönleri de var.

Nur Cemaati gibi laikliğe aykırı oluşumlara ilham olan birinin “değerli bir büyük” olarak tanımlanmasının sol siyaset ile ilgisi yok. Batı’nın ve ABD’nin kontrolündeki dinci bir yapının kurucusunun yolundan gitmek de sosyalizm ile taban tabana ters. 

GERİCİLİĞİN SİMGE İSİMLERİ

Laik devlet düzeninin şeriata aykırı olduğunu,

Devletin dininin İslam olduğunu,

Kuran dışında bir anayasaya gerek olmadığını,

Türkiye’nin kuruluşu itibarıyla dinden uzaklaştırılmış ve dine karşı olduğunu,

Şeri mahkemelerin kurularak evlenme, boşanma ve miras sorunlarının şeriat kurallarına bağlanması gerektiğini,

Çok kadınla evlenmenin caiz olduğunu savunan...

“Kadının erkekten boşanması İslama aykırıdır” diyen ve kadına erkek kadar hisse verilmesini “ahlaksızlık” olarak niteleyen, Hilafetin geri getirilmesini isteyen ve İslam milliyetçiliğini destekleyen bir cemaatin kurucusunu “saygın” bir isim olarak görenler, siyasal İslamcılardır.

Demokrat Parti’den bu yana siyasetin göbeğinde yer alıp Soğuk Savaş ve sonrasında ABD önderliğinde komünizmi şeytanlaştırmak için yürütülen Yeşil Kuşak projesinde “kanaat önderi” olarak öne çıkarılan, Kore Savaşı’na katılmayı destekleyen, Menderes, Demirel gibi sağcı politikacılar tarafından korunup kollanan Said Nursi, Türkiye’de dinci gericiliğin simge isimlerindendir. 

Şeyh Sait hakkında geçen yıl yeterince yazdığım için burada ayrıntısına girmiyorum ama onu tekrar siyasette gündeme sokmanın da bir karşıdevrim atağı olduğunu yineleyebilirim.

SOL SİYASET ÜZERİNDE BASKI KURMAYA SON VERİN

Şeriatçı 31 Mart Olayı üzerine sevk edildiği mahkemede verdiği ifadede “En mukaddes maksat, şeriatın ahkâmını tamamen icra ve tatbiktir” diyen Said Nursi’nin yolundan gidenlerin siyasetteki yerinin netleştirilmesi gerekir.

Said Nursi’nin Şanlıurfa’da kaldığı odanın müzeye çevrilmesini isteyenler, onu “bir aydın, öncü” olarak tanımlayanlar, dini araç olarak kullanıp emperyalistlerle işbirliği yaparak gerçekte bağımsız bir Kürdistan kurma amacını güden şeriatçı bir şeyhin torunu olduklarını söyleyenler, tamamen biat kültürüne dayalı bir gericiliği savunanlar, demokrasi ile de çelişir.

Tarikatlarla ve cemaatlerle kucak kucağa politika yapanların, sırf etnik kökeni nedeniyle dincilere sahip çıkanların ne gerçek anlamda kadın hakları umurundadır ne de laiklik!

Türkiye’yi ortaçağ karanlığına gömmek isteyen laiklik ve anayasa karşıtı yapılardan oy devşirmek için şeyh, şıh, aşiret, tarikat, cemaat ilişkilerini reddetmeyenlerin bu konuda dinci sağdan farkı yoktur. 

Öyleyse siyasi duruşunuz buysa, konumunuzu netleştirin ve sol siyaset üzerinde baskı kurmaya son verin. Bugün makbul sayılan her tarikat ve cemaatin gelecekte FETÖ adayı olduğunu da artık öğrenin.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları