Zafer Arapkirli

Pantolonlar ve Efonaltılar

24 Eylül 2018 Pazartesi

Bertolt Brecht Usta ne güzel yazmış:
“Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan,
Kim yapmış Babil’i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
altınlar içinde yüzen Lima’nın?
Ne oldular dersin duvarcılar
Çin Seddi bitince?
Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok!
Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler?
Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?
Yok muydu saraylardan başka oturacak yer
dillere destan olmuş koca Bizans’ta?..”
Koca Bizans’tan otobüslere bindirilmiş ahali ve ekran başında milyonlar, sıra sıra Efonaltılar eşliğinde, milyonlarca dolar tutarında makam uçağıyla alana inen VIP (F.M.Ş. - Fevkalade Mühim Şahıs) yolcuyu çılgınca alkışlıyordu. F.M.Ş’nin üzerinde zabit giysisi vardı. Uçan Zabit üniforması. Her yanı daha önce kimsenin görmediği biçimde kırmızı rozetlerle süslenmişti. Aslında
o giysi, Efonaltıları kullananlar için tasarlanmıştı. Ama olsundu. O da giysindi. Hem, neyi eksikti giyenlerden? Fazlası vardı hatta.. (kendi tabiriyle) “Hepsinin Paşası”ydı.
Pisti inşa edenlerin de paşasıydı. O pisti yapanlar ortada yoktu ama. Bir kısmı Silivri’de volta atıyor, bir kısmı barakalarda geçen haftadan kalma cop ve sopa izlerine pansuman yapıyor, bir kısmı da hâlâ ödenmeyen yevmiyelerini aldığında, belki de oğluna alacağı pantolonun hesabını yapıyordu, yattığı yerde.
Kimsenin umurunda değillerdi zaten. Kameralar onların protestosunu çekmeye hiç gelmemişti. Oysa Efonaltılar için günlerdir taşınmaktaydılar o alana.
Bırakın o Efonaltıların yaktığı yakıtı, bırakın onların eşlik ettiği F.M.Ş. uçağının maliyetini, kalabalığın oraya taşınması için kiralanan otobüslerin mazotu bile, belki de birkaç okulun yıllık fotokopi kâğıdı ihtiyacını karşılamaya yeterdi.
Çünkü, Devlet-i Âli el avuç açıyordu velilere kayıt yaparken. “Gidin şuradan iki top kâğıt alıp gelin. Yoksa kayıt yok..” diye mahcup ediyorlardı velileri.
İşçi İsmail Devrim’i daha kötü mahcup etmişlerdi Kocaeli’nde. Çünkü çocuğunun okula uygun pantolonu yoktu. Alamamıştı babası. Çünkü işsizdi. İşsizliğinin nedeni de “iş kazası” diye yutturulmaya çalışılan malum “cinayete teşebbüs” olaylarından biriydi. Alamamış, mahcup olmuştu. Dayanamadı mahcubiyete ve asıverdi kendini. Cebinden 20 TL çıktı İsmail’in.
“Bir pantolon için değer miydi?” diyebilirsiniz. Kim bilir kaç santilitre Efonaltı yakıtı ile alınabilecek o kahrolası çocuk pantolonu için kıydı canına, kahrolan baba. Ama kimsenin pek umurunda değildi o cenaze. Efonaltı ve festival ortamını merak ediyordu herkes. F.M.Ş. ailesine mensup torunlar, damatlar, gelinler, birlikte selfie çekiyorlardı.
Okunan salanın sesini bastırdı Efonaltıların gürültüsü. Şantiyedeki işçilerin kemiklerindeki cop darbelerinden ötürü inlemelerini de.
Festival alanında kimsenin aklına gelmiş miydi o Efonaltıların indiği pisti kimin yaptığı? Kimse düşünmüş müydü tahtakuruları ile birlikte uyumanın nasıl bir şey olduğunu? Kimse dert edinmiş miydi bir tas çorba ve bir kutu yoğurtla, F.M.Ş’nin Efonaltıları ile inip kalktığı pisti inşa edecek gücü nasıl bulduklarını? Her gün yanı başlarında bir arkadaşları ölürken.
Ve Kişi Başına Düşen Milli Geliri 22 bin küsur TL olarak açıklıyordu TÜİK... Ve ayda 1800 küsur TL’ye tekabül ediyordu bu gelir.
İster evine ekmek al. İster çocuğuna pantolon al. İster götür ver okula, fotokopi kâğıdı ve deterjan alsınlar. İstersen vergi diye yatır ki, uçak yakıtı alsınlar, Efonaltılar uçsun diye İstanbul semalarında.
Aman, “F.M.Ş. Air Show”a eskort etmek “noktasında” bir sıkıntı olmasın da...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları