Zafer Arapkirli

Köprüden önce son uyarı

01 Mart 2019 Cuma

Seçim düzleminde; demokrasiden, özgürlüklerden, işten, aştan, emekten, hukuk ve adaletten yana tüm güçlerin yaptığı vahim bir hata var. O da, iktidar partisinin lideri tarafından kullanılan sözlere, yapılan konuşmalara, vaatlere ve söyleme “takılıp kalmak”.
Evet: Özellikle 27 Şubat günü yayımladığı ve akıllara durgunluk veren “Cumhur İttifakı-Zillet İttifakı” başlıklı mukayeseli utanç tablosu, Cumhuriyet tarihinin en ayrıştırıcı en düşmanlaştırıcı, zehirleyici ve en tehlikeli siyasi manifestosudur.
Evet: İktidarın en tepesindeki kişi sürekli halkı kandırmakta ve bir söylediği diğer söylediği ile taban tabana çelişmektedir. Hatta, dün söylediğini bugün inkâr etmekte eline kimse su dökemez.
Evet: Terör odakları ile dün yaptığı ittifakları inkâr ederek ve şimdi karşısındakileri haksız yere “aynı şeyi yapmakla” itham ederek milletle her dakika dalga geçmektedir.
Bütün bunları düşünmekte ve söylemekte haklıyız, haklısınız.
Ama, artık yorulmadınız mı bunu tekrarlamaktan? Artık zamanı gelmedi mi gerçeğe odaklanmanın? Artık doğru bir hedefe yönelip tavır almanın?
Ortada şöyle bir gerçek var:
16 Nisan 2017 İhtilali ile (Evet: Büyük ve tarihi bir ihtilaldir bu) ülkede rejim değişmiş, hukuk bitmiş, adalet mekanizması çökmüş ve hak arama yolları tıkanmıştır. Bu ihtilalin getirilerini koruma ve kollamanın (onlar, doğru bir şekilde “beka” diye tarif ediyorlar) en akıllı yolu olarak, FETÖ (Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef almış ve yıkmış en büyük ve başarılı terör örgütüdür) ile birlikte yargıyı işgal etmiş ve işgali sürdürmektedirler. Bu işgalin en somut ve gerçek getirisi de “Seçimleri kazanmayı garanti altına alacak biçimde ilgili kurulların elemanlarını tayin edecek” yetkide olmasıdır.
Bugünkü koşullarda seçim öncesinde ve sonrasında, yani oylar atılmadan ya da atıldıktan sonra sayılırken, sayıldıktan sonra yapılacak her bir itiraz, İktidar Partisi’nin Genel Başkanı tarafından tayin edilmiş hâkimlerin (Görevi anayasaya aykırı biçimde yollarla uzatılmış YSK ve İl Seçim Kurulları) önüne gelecektir.
Ve siz, ey muhalefet mensupları... Bu şekilde bir seçimi kazanacağınızı sanıyorsunuz hâlâ? Cesaretinizi şevkinizi kırmak gibi olmasın da... Büyük ve tatlı bir rüya görmektesiniz.
Sanıyorsunuz ki; muhtemelen Ankara’yı, Beşiktaş’ı, Sarıyer’i, Kadıköy’ü, İzmir’i, belki Adana’yı Antalya’yı falan kazandığınızda bu işi halletmiş olacaksınız.
Tekrar ediyorum. İktidar partisi liderinin Adliye’den, Askeriye’ye, Mülkiye’ye, (bu 3 sözcük size birini hatırlatmıyor mu?) kayıtsız şartsız hâkim olduğu, bütçeyi amaçları için dilediği gibi kullandığı bir seçimin “adil” ve sonuçlarının da “meşru” kabul edilmesi mümkün değildir. Bu sözde “yarışmayı” kabul ederek, büyük bir hata yapıyorsunuz. Sonuçta birkaç yerde kazansanız bile “gayri meşruiyet”e ortak oluyorsunuz.
Hiç umudum yok ama... Aklınızı başınıza devşirin.
“Gayri meşru ve hukuk dışı bir yarışmaya razı olmuş ve bir kez daha hileli bir seçimi yitirerek Cumhuriyetin yıkımı sürecine istemeden de olsa ortak olmuş” kadrolar olarak anılacaksınız. Vicdani itirazım kayda geçsin diye son kez yazıyorum.

Yeni parti mi? Neyin yenisi?
Bir yandan da birtakım odakların yeni bir kandırmacası yutturmacası ile karşı karşıya bırakılıyor necip milletim: “Bakınız, bunlar başarısız oldu. Biz bunların daha cici ve daha demokrat, daha özgürlükçü yeni sürümünü hazırlıyoruz. Siz hiç endişe etmeyin. Onlar gelip sizi kurtaracak. Sıkın dişinizi...”
Ahmet (Davutoğlu), Abdullah (Gül), Ali (Babacan) ve Mehmet (Şimşek) Bey’lerden söz ediliyor. Tarihi “Cumhuriyeti Yıkım Projesi”nin ıskartaya çıkarılmış, ekarte edilmiş eski mimar ve mühendislerinden söz ediyoruz. Şaka mısınız siz? Canımız acıyor, bari bir de hakaret etmeyin.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları