Yahya Arıkan

Türkiye'nin Vergi Profili ve Çarpıklıklar

27 Mayıs 2011 Cuma
\n\n\n

Gelir İdaresinin son yayımladığı 2010 yılını kapsayan Faaliyet Raporu iyi analiz edildiğinde Türkiyenin vergi profiline ilişkin çarpıcı sonuçlara ulaşılabiliyor.

\n

Vergiyi tabana yayma hedefinde 2010 yılı faal mükellef sayısının, geçmiş yıllara yakın bir rakamda gerçekleşmiş olması beklentileri zayıflatanönemli bir veri. Mükellef sayısındaki en büyük artışın yüzde 16 ile kira geliri elde edenlerden oluşması ise dikkat çekici. Görülüyor ki; kira ödemelerinin bankalar ve finans kurumları aracılığıyla ödenmesinin zorunlu hale getirilmesi bu artışı tetikliyor.

\n

Faal mükelleflerin yüzde 80.72sini gerçek kişiler ve şahıs ortaklıkları oluşturuyor, bizce bunun tercümesi de;kurumsallaşmanın bir türlü başarılamamış olmasıdır.

\n

Faaliyet Raporundaki rakamları yorumlayarak başlıklar halinde devam edelim:

\n

* Faal mükelleflerin yüzde 40,92si 3 büyük ilimizde bulunuyor. İstanbul tek başına ülkemizdeki faal mükelleflerin dörtte birini barındırıyor.

\n

* Vergi gelirinin yüzde 43,76 İstanbuldan toplanıyor. İkinci sırada Ankara var, oranı yüzde 12,66. Üçüncü sırada herkes İzmir olduğunu düşünür ama Kocaeli yıllardır İzmirin önünde yer alır. Büyük bir petrol rafinerisinin bu ilimizde bulunması ve petrol ürünleri üzerinden alınan özel tüketim vergisinin büyük bir kısmının bu rafineri tarafından ödenmesinin sonucudur bu.

\n

* İzmir dahil dört ilimizin ödediği vergi, toplam vergi gelirlerinin yüzde 78,53ünü oluşturuyor. Bu durum ise, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması açısından bölgesel teşviklere daha fazla ağırlık verilmesi gerektiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

\n

* Ülkemizde kesinti yoluyla alınan vergilerin yaklaşık üçte ikisini ücretliler ödüyor. Ücret gelirleri üzerinden alınan vergilerin kesinti yoluyla alınan vergilere oranı yüzde 66,13. Bu orana sadece asgari ücretliler açısından bakılırsa yüzde 12,03 oranı görülüyor.

\n

* Bu aşamada paradan para kazananlar ile varlıktan para kazananları iyi analiz etmek gerekiyor. Mevduat faizi üzerinden alınan verginin toplam kesinti yoluyla alınan vergiye oranı yüzde 8,69, kira gelirlerinde bu oran yüzde 7,37, repo kazançlarında ise yüzde 0,61dir. Görüleceği üzere, bu kesim emekten para kazananlara oranla çok daha az vergi ödemiştir.

\n

* Yukarıda tabloda verdiğimiz rakamlar da oldukça önemli. Görülüyor ki; kazanç üzerinden alınan gelir ve kurumlar vergisinin toplam vergi gelirlerine oranı yüzde 30,7. Bunun dışında kalan kısım ise dolaylı vergi dediğimiz harcama ve işlem üzerinden alınan vergilerden oluşmakta. Dolaysız vergilerin bu kadar yüksek oranlara ulaşması gelir dağılımındaki adaletsizliği körüklemektedir.

\n

* Vergi gelirleri toplamının yaklaşık dörtte biri özel tüketim vergisinden oluşuyor. Bu verginin yüzde 54,65i petrol ve doğalgaz ürünlerinden yüzde 31,63ü de alkollü içkiler ve tütün mamullerinden elde ediliyor.

\n

* Petrol ve doğalgaz ürünleri üzerinden alınan özel tüketim vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı da yüzde 13,46. Bu vergi, kurumlar vergisinden daha yüksek bir paya sahip. Umarız, bu yüksekliği fark eden hükümetler trafik sıkışıklığından medet ummazlar. Malumunuz, trafik sıkışıklığı ile yakıt tüketimi, yakıt tüketimi ile de özel tüketim vergisi doğru orantılıdır.

\n

Değerli okurlarım tüm bu tespit ve yorumlar gösteriyor ki; bu çarpık tabloyu ortadan kaldırmak için yapılması gereken şey aslında çok basit ve yalındır; çünkü gelir dağılımındaki adaletsizliği ancak adil bir vergi sistemi düzeltebilir.

\n\n\n

Yabancı işçiler de SGK’li olacak

\n

\n\n\n

Son dönemde ülkemizde yabancı çalışan sayısının hızla arttığı görülüyor. Biliyorsunuz; yabancı uyruklu kişilerin aksi öngörülmedikçe, çalışmaya başlamadan önce izin almaları gerekiyor. Mevzuata göre, yabancı uyruklu kişilerden hizmet akdi ile çalışanlar 4/(a) bendine tabi olarak sigortalı sayılırlar.

\n

İşverenler tarafından çalışma izni alınmadan çalıştırılarak SGKya bildirimi yapılan sigortalılar ile SGKnin kontrol ve denetim elemanlarınca çalışma izni olmadan çalıştırıldığı tespit edilen yabancı uyruklu kişilerin SGK tarafından tescili yapılır. Aynı şekilde çalışma izni alındığı halde SGK bildirimi yapılmayan kişiler de SGK tarafından incelenerek sigortalılığa geçirilir.

\n

Ülkemizin diğer ülkelerle imzaladığı ikili güvenlik sözleşmelerinde de iki ülke vatandaşlarının karşılıklı olarak diğer ülkede geçici görevli ya da geçici görevli olmaksızın çalışmaları halinde hangi ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına tabi olacaklarına ilişkin hükümler mevcuttur.

\n

2 Mart 2011 tarihinden geçerli olmak üzere, ülkemizle arasında sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan ülkelerde kurulu herhangi bir kuruluş tarafından ve o kuruluş adına ve hesabına Türkiyeye bir iş için en fazla 3 ay süreylegönderilen ve o ülkede sosyal sigortaya tabi olduğunu belgeleyen kişilerin sigortalı sayılmayacakları hüküm altına alınmıştır.

\n

İkili sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde kurulu bir kuruluş tarafından geçici görevli olarak ülkemize çalışmaya gönderilenlerin sigortasız olarak çalışabilecekleri üç aylık süre 2/6/2011 tarihinde sona erecek ve bu kişilerin sigortalılıkları ise 3/6/2011 tarihinde başlatılacak.

\n

Yönetmeliğin yayımlandığı tarihten önce bu kapsamda çalışmaya başlayanların sigortalı işe giriş bildirgelerinin en geç 2/6/2011 tarihine kadar SGKye verilmesi gerekiyor. Yabancı işçi çalıştıran işverenlerin bu tarihi kaçırmaması gerekiyor. Bizden uyarması.

\n\n\n

EMEKLİ SANDIĞI EMEKLİLERİ VE YETİM AYLIĞI

\n\n\n

69 yaşındayım, Bağ-Kurdan emekli maaşım var. Ölen eşimden de Emekli Sandığı’ndan aylık bağlandı. SSK Emeklisi iken ölen babamdan maaş alabilir miyim? Nermin Okumuş

\n

\n

Kendi çalışmalarınızla emekli aylığınız bağlandığından babanızdan yetim aylığı alamazsınız.

\n\n\n

SORU - CEVAP

\n\n\n

Sorularınız için malicozum6ismmmo.org.tr adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular e-posta ile tek tek cevaplanacaktır.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları