Veysel Ulusoy

Yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar ve Merkez Bankası başkanı

08 Kasım 2020 Pazar

Ekonomide en ateşli konuların aktörleri piyasadaki fiyatlardır. Bunlar sermaye piyasasında paranın fiyatını temsil eden faiz, emek piyasasında ücret, reel piyasalarda ürünün fiyatı ve uluslararası piyasalarda ise döviz kurudur. Hemen her gün hatta her dakika halkın gözü kulağı bunları takip etmekle geçer, değişimler sonucunda da doğal olarak sıkıntılar artmaya başlar.

Nasıl artmasın ki!

İmkânsız üçleme olarak da adlandırılan döviz, faiz ve enflasyonda yaşanan sorunlar hiçbir zaman tüketicinin ve yatırımcının lehine olmuyor ki günümüzde. Beklenenin aksine yükselen faizler dövizin ateşini düşürmüyor, enflasyon oranındaki artış neredeyse kontrolden çıkma sürecini yaşatıyor.

Tam da bu süreçte bir Merkez Bankası başkanı daha görevden alındı.

Doğal olarak, bu haberin arkasından hemen herkes bunun nedenleri üzerinde sorular sorup yanıt aramaya başladı. Ekonomistler özellikle 26 Ekim’de canlı yayında başkanın sarf ettiği “Kur hedefimiz yok, ... TL aşırı değersiz bir noktada!” yorumu üzerinde yoğunlaşsa da bazıları “yönetilen/yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamalarının, enflasyondaki düşüş patikasıyla büyük ölçüde uyumlu şekilde” söylemlerinin bunda etkili olduğunu vurguladılar. 

Bazı yönüyle haklılar da...

Yönetilen/yönlendirilen çoğu ürünün gıda sektöründe baskılama ile çiftçiyi/köylüyü gelirsiz bıraktığı ve enflasyonu kontrol altına almak için bu kesim üzerine bir yük bindirdiği sentezlerinin haklılık derecesi oldukça fazla. 

Tüm bu tartışmalar bir sonucu sentezlemekten öteye gitmiyor. Merkez Bankası başkanının görevden alınması aslında bir sonuçtur. Esas olan ise nedenleri irdelemektir düşüncesindeyiz... Açalım biraz isterseniz!

Karar vericilerin ekonominin birçok gelişmiş ülkeden bile daha iyi bir performans gösterdiği, büyümede yeni hikâyeler yaratıldığı, özellikle üçüncü çeyrekte önemli bir büyüme oranına erişileceği, istihdam yaratmada dünya rekoru kırıldığı, işsizliğin bu pandemi sürecinde bile azaldığı, ihracatta rekor üstüne rekor kırıldığı ve tüm dünyaya sağlık ürünleri gönderdiğimiz yönündeki yaklaşımlarına rağmen, en basit tanımıyla başkanın görevden alınması yapılabilecek en akıldışı bir karar olurdu.

Niye mi?

E çünkü bu hikâye boyunca, Merkez Bankası’nın tek amacı olan fiyat istikrarını sağlamada uyguladığı para politikasının çok başarılı olduğu anlamı çıktığı için. 

Anlamı çıkıyor ama gerçekler çok farklı tabii... 

Örneğin;

Türkiye yıllarca büyümüyor.

Sanayide stok yönetimi bile ihracat siparişlerine bağlı değişkenlik gösteriyor.

Kâr için değil, döviz geliri elde etmek için işliyor imalat sanayii.

Reel ücretler diplerde.

Ve... Enflasyon (verilerde gözükmese bile) yükseliyor.

Yönetilen ve yönlendirilen fiyat yöntemi diye adlandırıp toplumsal yoksunluğu artıran bir politika ile enflasyonu düşürmeyi amaçlayan ve bunu da enflasyon raporunda açıkça belirten bir Merkez Bankası başkanının bir de neden görevden alındığını soruyor, sorguluyoruz. Merkez Bankası’nın görevi fiyatları yönetmek/yönlendirmek ya da bu söyleme katılmak değil, fiyatları en uygun şekilde oluşturucu ve istihdam yaratıcı para politikaları uygulamaktır. Tersi olursa daha çok başkanların gelip geçtiğini gözlemler ve çoğu zaman da anlamsız yorumlar yaparız.

Özetle, Merkez Bankası bir istatistik merkezi değil, istatistiğin hikâyesini yaratan merkezdir. 

Not: Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) Ekim 2020 dönemi enflasyon raporuna göre günlük belirlenen enflasyon oranı ile hesaplanan aylık enflasyon oranı yüzde 2.56 oldu. ENAGrup aylık ayrıntılı enflasyon raporunu TÜİK ile aynı günde açıklayacak ve ilgili ayın gelişen önemli ekonomik değişimleri ile beraber sunacaktır (enagrup.org).



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Döviz kuru şoku 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları