Veysel Ulusoy

Vergiyi tabana yayalım ama ya tabanda sorun varsa!

27 Ekim 2019 Pazar

Ekonomiler yenilik ya da diğer ifadesiyle inovasyon seviyesini yükselterek kararlı bir şekilde büyür. Yenilik sade anlamıyla teknolojik ürünler üretmenin yanında, ilgili teknolojileri diğer tüm tüketim, aramalı ve sermaye mallarına adapte etmek olarak da anlaşılır. Uluslararası ticaretin gelişimi ve ürünlerin içeriğine baktığımızda, teknolojik gelişmenin tüm ürünlerde nasıl ilerleme sağladığını görürüz.

***

Son yıllarda üretim alanında olmasa da, finansal piyasalarda hızlı bir ivme ile yeni ürünler, yenilikçi ürünler ortaya çıkarmaya başladık. En güzellerini de yeni tip vergileri ortaya çıkararak ürettik. Öyle ki, temel ürün veya ürünlerden alt ürün yaratma olarak da bilinen finansal türev ürün yaklaşımını şimdilerde yeni vergi yaratma mantığı ile uyguluyoruz.
Nasıl mı?
Açıklayalım!
Bildiğiniz gibi birkaç gün önce yeni vergi reformu paketi Meclis’e geldi. İçinde neler yok ki! Kurumlar vergisi oranında indirim, gelir vergisi dilimi ve oranında artış, lüks konut vergisi ve konaklama vergisi, döviz alımında ödenen banka ve sigorta muameleleri vergisi oranı artışı, dijital hizmet vergisi... Son dördü yukarıda bahsettiğimiz vergide yenilik kapsamında ürünleri göstermede en belirgin örnek.

***

Her yeniliğin toplum hayatının her aşamasında faydalı sonuçlar çıkarmasını bekleriz, değil mi? Bu sefer “evet” olmayacak yanıt. Olmayacak, çünkü tüm bu yeniliklerin temel kaynağını yani gelir seviyesi ve artışını göz ardı ediyor.

Gelir ve gelir kaynakları
Basit başlıklar ile ekonomideki gelirlerin kaynağı işgücü, sermaye, girişimcilik ve arazidir. Bu üretim faktörlerinin yapısını irdelemeden yeni vergileri salmak belki de yapılacak en önemli yanlıştır. Bu yanlışın en üstteki görünümü ise halihazırda ekonomide durgunluğun süreklilik arz etmesidir. Durgunluğun yaşandığı bir süreçte vergi gelirlerindeki artış beklentisi tam tersi bir sonuçla düşüşe neden olabilir, olur da!

***

Bu tespiti bir kenara bıraksak bile yukarıdaki faktörlerin işsizliği, vergiyi tabana yaymakta sorunların olduğunu gösteriyor. Vergi ödeyenlerin sayısını artırma, kayıt dışılığı azaltma, her gelir yaratan faaliyetlerin vergilendirilmesi anlamına gelen vergi tabanı çoğu zaman yanlış anlaşılır. Bu kapsamda tabanda sorunlar olduğu çok açık.
Yeni Ekonomi Programı’nda (YEP) bile yatırımların bu yıl sonu itibarıyla yüzde 10 azalacağı beklentisi, reel ücretlerin ve alım gücünün düşmesi, yeni girişimlerde ışığın azalması ve tarımsal gelirlerdeki daralma, verginin tabanındaki sorunları açıkça ifade etmektedir. Örneklemek gerekirse:
- 60 milyon çalışabilir nüfusun sadece yarısı çalışıyor,
- Çalışanların 3.5 milyonu ücretsiz (aile işinde),
- Geleceğin üretim gücü, gelir ve tasarruf sahipleri olan gençlerin yarısının ya işsiz ya da atıl olması tabandaki sorunların ağırlığını ortaya koyar nitelikte...
Tabanı genişletemeyen karar vericiler her zaman tabanda vergilerini ödeyenlerin üzerine yeni vergiler salar. Bunu yaparken ise varlıklara ve zorunlu ürünlere yönelirler.
Bu çerçevede, taban kavramını doğru anlamak gerekir.

Bir not!
Ekonomik türbülansın ve sonucunda durgunluğun yaşandığı dönemlerde, ülkenin en önemli üretim gücü göstergesi olan kapasite kullanım oranı (KKO) şaşırtıcı bir şekilde yükseklerde, yüzde 76’larda seyrediyor. Yukarıdaki taban sorunu gerçeği ile KKO’nun bu seviyede olması vergi gelirlerinde de bir sorun olmaması gerektiğini de belirten bir istatistiktir.
Ortada bir ölçüm sorunu mu var acaba?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çaput 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları