Veysel Ulusoy

Merkez Bankası

17 Aralık 2023 Pazar

Ekonomi politikalarının para kısmında patron Merkez Bankası’dır. Zaten topu topu iki kısımdan oluşur bu politikalar. Diğeri ise kimsenin görmediği, görmek istemediği ama ekonominin tüm değerlerini oluşturan üretim gücüyle ilgilidir. Adına maliye politikası derler ama siz bakmayın maliye sözüne. Tamamen reel üretim ve yaratılan katma değeri şekillendiren politikalar bütünüdür. 

Vergi ve hükümet harcamaları yanında sağlı sollu birkaç araçla yönetilir bu politika kısmı. Burada yaratılan değerle oluşan birikimler Merkez Bankası’nın da para politikasına yön verir, ona destek olur. 

Abartıldığı haliyle 800 milyar dolar olan yıllık üretim gücümüz, diğer adıyla gayrisafi yurtiçi hasılanın yıllık yüzde 5 büyümesiyle elde edilen 40 milyar doların topluma yansımasının planlanmasıdır tüm dava. Bu ek gelirin kimler arasında paylaşılacağı, ek yatırımların nerelere yapılacağı ve daha da önemlisi insan sermayesinin nasıl yetiştirileceği ile ilgilidir her şey.

Bu kapasite ve ek gelirle ilerisini planlar bir ülke. Dış borca fazla eğilim göstermez. Onun ne kadar korkunç sorunlar çıkaracağını, geleceğimiz olan gençlerin omzuna ne kadar yük bırakacağını bilir aklı başında her yönetici. Daha açık bir söyleyişle, çalıyı dolanmadan, başkasına el açmadan kendi olanaklarını zorlayarak ilerleme sağlar akıllı yönetici.

Son 7-8 yıldan beri yaşanan ekonomik duraklama ve yıkıma doğru giden süreçte bunlar tamamen unutuldu. Ne akılcı politika ne de akıllı politikacı kaldı ülkede. Akıldışı ve zamanın gereklerine uymayan yatırımların geleceği ipotek altına alan cinsi şimdilerde kendini ele avuç açmaya, Merkez Bankası’na rezerv toplamaya itti. 

Üretim desteği olmadan çarkın dönmesini sağlamak için sıcak para güzellemesi sardı tüm ülkeyi...

Başkasının parasıyla, ihracatçının dövizi bozdurma zorunluluğu ve benzeri yöntemlerle bizim olmayan döviz ile Merkez Bankası’nın bilançosunu renklendiriyoruz şimdilerde.

Para bulma kabiliyetimizi ölçüyoruz. 

Ne kadar fazla bulursak o kadar başarı duygusu sarıyor bizi...

Renkli ekonomistler de Londra’daki arkadaş grubuyla bu güzellemeye katılıyor. 

Esasında eksi 50 milyar dolar civarında olan ama altın ve borç döviz ile 140 milyar doları bulan Merkez Bankası rezervlerini borcun maliyet ve faizine bakmadan bir başarı hikâyesi yazıyorlar. 

Daha kötüsü Merkez Bankası’nı bir döviz bürosu, bir işletme gibi yönetiyoruz. Onun fiyat istikrarı ve istihdam piyasasına etkilerini öne çıkaracağımıza, varsa yoksa maliyeti ne olursa olsun ülkeye döviz getirelim politikasına kafa yoruyoruz.

Başarıyı 15 yıl önce brüt 133, net 20 milyar dolar olan rezervleri yakalayabilmek olarak ölçüyoruz...

Kimse de “15 yılımızı yediniz, bizi fakirleştirdiniz, bizim arkamızdan gelen ülkelerin kişi başı geliri bizi katladı, bu nasıl iştir?” demiyor, diyemiyor.

Merkez Bankası’nın arka kapıdan sattığı dolarları bir felaket olarak görmeyen, aksine aynı dolarları aynı gruplardan ülkeye çekmek için merkezin nasıl yalvardığını hissetmeyen bir grubun, bir ekonomist grubunun güzellemelerine kanmayın, inanmayın. 

Gelen paraların tümü sizin borcunuz...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çaput 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları