Veysel Ulusoy

İkramiye adaleti ve ekonomik düzen

10 Mayıs 2020 Pazar

Arabanızla işe gitmek için evden çıktınız ve yolda biraz kahve keyfi yaşamak için durup o ünlü kahve veya burger işletmelerinin birinden kahve aldınız ve arabanıza yerleştiniz.

Keyfini çıkarın demek isterim ama durun bir dakika… İşyerinize gitmek için çıktığınız yolun uzunluğu 2 yıl sürecek bir macera ve ders ile dolu.

Emniyet kemerinizi bağlamaya çalışırken kucağınıza sıkıştırdığınız kahve bardağının kapağı açıldı ve tüm kahve üzerinize döküldü. İnanılmaz bir acı ile irkildiniz ve telaşla kendinizi sağa sola attınız. Acı öyle dayanılmazdı ki süre geçmeden en yakın bir hastaneye gidip tedavi olmayı düşündünüz ve gidip süreci başlattınız.

Devam edelim...

Hastanede vücudunuzun alt bölümünün hemen hemen tamamı için üçüncü derece yanık teşhisi konuldu ve tedaviniz başladı. Hem acı hem de uzun süren tedaviden sonra hastane masrafları üzerinizde kaldı, doğal olarak. Hastane çıkışında ilgili işyerine müracaat edip maddi ve manevi zarar kapsamında 140 bin lira talep ettiniz ama yazışmalar ve iletişim sonrası olayın kendi kusurlarından kaynaklanmadığını, kahvenin sıcak olduğunu zaten bilmeniz ve ona göre davranmanız gerektiğini belirterek size sadece 5 bin lira teklif ederek konuyu böylece kapatmanızı talep ettiler.

Uzatmayalım...

Bunu kabul etmediniz ve bir avukata başvurarak kahvenin çok sıcak servis edildiği, zararın da bundan dolayı kaynaklandığı iddiasıyla dava açtınız...

Mahkeme süreciniz başladı ve beklendiği gibi birkaç yıl sürdü.

Sonunda ne mi oldu?

Mahkeme heyeti sizi yüzde 20 diğer tarafı 80 oranında kusurlu buldu. Bunun sonucu olarak mahkeme, işletmeye 1.1 milyon lira zarar tanzim... ve hazır olun, kahvenin çok sıcak servis edilmesine rağmen bu uyarının bardağın üzerinde gerektiği gibi yazılmadığı gerekçesi ile de 19 milyon lira uygulama cezası verdi.

Bu kadar basit bir vakadan bu denli yüksek cezanın zarar görene ödenmesine karar verilmesinin Türkiye’de günlük hayatımızın gerçeklerinden çok uzak bir hukuki sonuç diye düşünebiliriz ilk bakışta.

E zaten bu olay bir hikâye tadında anlatılsa da geçtiği yer Türkiye değil, ABD ve cezalar da lira değil dolar cinsinden verilmiş.

İşletmenin arabaya servis bölümünde torununun kullandığı araçla kahveyi alıp üzerine sıcak kahveyi döken 79 yaşındaki Stella Liebeck’in 1992’den 1994’e kadar uzanan hikâyesi bu.

Her ne kadar davayı yöneten yargıç, bu cezayı 640 bin ABD Doları’na (günümüz kuru ile yaklaşık 4.5 milyon lira) indirmiş olsa da bu kararın arkasında ikramiye adaletinin ekonomiyi ve toplumsal hayatı nasıl düzenlediğini ve daha da önemlisi ise bu zararı gören diğer 700 kişinin varlığı gerçeğiyle kişi kavramının sayıdan ibaret olmadığını göstermesi bakımından önemli. Bunu bir jüri üyesinin “her sayının arkasında bir kişi vardı ve şirketin buna yeterince önem verdiğini düşünmüyorum”, diğerinin ise “halkın güvenliğine duyulan bir saygısızlık” yorumundan çıkarmak zor olmasa gerek.

Basit bir sıcak kahve olayının bu boyutta sonuçlanmasından çıkarım yapılacak çok ders:

- Hukuk bir şemsiye görevi ile toplumsal yaşamı, ekonomiyi, kişi haklarını ... korur ve düzenler.

- Üretim gücü haklılığı üreticiye vermez. Ürün güvenliği gibi daha birçok konuda karşı taraf kişidir ve onun hakları her şeyin üzerindedir.

- Basit bir dava sonucunda verilen esaslı bir ceza tüm üreticilere ve servis sağlayıcılara bir gösterge niteliğinde ders vererek ürünlerin daha kaliteli ve güvenilir bir seviyede üretilmesini sağlayabilir.

- Hukuk güçlüye değil haklı olana hakkını teslim eder.

- ...

- Hukuk adalet sağlar!

Not: ABD’de hukuk sürecinde halk arasında belirli koşulları sağlayan kişilerden rastgele seçilen jüri üyeleri yargılamanın esasını oluşturur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Döviz kuru şoku 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları