Veysel Ulusoy

Faiz kararında çalıyı dolanmak

12 Eylül 2021 Pazar

Merkez bankaları faiz ve para piyasası dengeleri konusunda karar verirken temel olarak iki göstergeye bakarlar. Bunların ilki gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) yani bir çeşit ulusal üretim gücü ve onun potansiyeline ne kadar yaklaştığı ölçüsü, ikincisi ise tüketici enflasyonunun ortalama değerden ne kadar saptığının ölçüsüdür. 

Ekonomik büyümenin sürekli ve kararlı bir döneme girdiğini izleyen merkez bankaları, ekonominin ısındığını, yatırımların artışı ile beraber piyasada paraya olan talebin artacağını düşünerek yeni faiz artırımı senaryolarını konuşmaya başlarlar... Tabii kendi aralarında.

Faiz kararında enflasyon etkisi farklı detaylı bir hikâye içerir. Burada enflasyondaki yükselişin talep veya arz yani maliyet yönlü ya da yapısal olup olmaması faiz kararını yakından etkiler. Her üç durumda enflasyon ile mücadele kapsamlı bir yapıda uzun döneme yayılan maliye ve para politikaları ile gerçekleşir. Öte yandan enflasyon, pandemi ve benzeri bir şoktan dolayı ani yükselmiş ve bunun geçici olduğu beklentileri varsa, merkez bankaları faizi yükseltme konusunda aceleci davranmazlar...

ABD Merkez Bankası’nın yaptığı gibi...

En son 1990 ve 91 yıllarında yüzde 5 enflasyon oranı tecrübe eden ABD ekonomisi, 2021 yılında da aynı enflasyon oranı ile karşılaştı ama Fed, bunun geçici bir enflasyon özelliğine sahip olduğu fikriyle faizi değiştirme kararı almadan yoluna devam etmektedir.

***

Gelelim ülkemize...

İkinci çeyrekte gelen o inanılmaz (!) büyüme ve yüzde 20’lere varan resmi tüketici enflasyon (TÜFE) oranına rağmen siyasetten arındıramadığımız faiz oranı kararında yenilik yaptık. Faiz kararını doğrudan etkileyen TÜFE’nin alt kırılımlarına gittik ve onlardan en düşüğünü, çekirdek enflasyon olarak adlandırılan kısmını bulduk ve “Artık faiz kararında bunu esas alacağız, düşük oranda gerçekleştiği için de en azından bir kereye mahsus bir faiz indirimi için alan yarattık” demeye getirdik açıklamalarımızla. 

Tam bize göre bir buluş bu. Gerçek üretim ve ekonomik dengelere bakmadan herkesi, özellikle de karar vericileri sevindiren günlük bir buluş niteliğine sahip olandan... 

Ekonomik dengelere bakmadan dedik çünkü yüksek faizin yatırımları ne kadar baltaladığı fikrine sahip olsak da daha üretici fiyat endeksindeki yüzde 45’lere varan artışın TÜFE’ye yansımasını görmeden ve göreceğimiz neredeyse kesin olmasına rağmen, faizi indirme kararının sanki ekonomi dışı faktörlerce ele alındığı fikrini veriyor bize.

Öte yandan, bugünlerde doğal olmayan bir şekilde IMF’den borç alma hakkının kullanılması ve henüz kaynağını bilmediğimiz swap ve benzeri destekli rezerv artırımı politikasına bağlı bir faiz indirme kararı akıllara gelmiyor değil. Sonuçta, bizim olmayan kısa vadeli borç temelli bu yaklaşımla, maliyete bağlı enflasyonu kararlı bir yerde tutma ve alım gücü zayıflığı nedeniyle talep enflasyonunu da gözlerden uzak bir konuma koyma düşüncesiyle verilecek faiz indirim kararının doğuracağı sonuçları tartışmaya bile gerek yok. 

***

Faiz kararı geçici etkenlerin değil, uzun dönemli ekonomik programların son adımıdır, meyvesidir. Düğmeye basmakla faiz indirilmeyeceğini söylemeye bilmem gerek var mı?.. 

Son söz: Kısa dönem kazançlar peşinde koşan, yapısal reformlardan bahsedenlerle alaycı tavırlar ve süslü cümleler kullanarak alay eden takım, eninde sonunda bu yola gelmeye çalışacak ama o zaman da kendileri için, toplumun refahı için çok geç olacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çaput 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları