Veysel Ulusoy

Esnaf

31 Ocak 2021 Pazar

Bir ülkede, sürekli bir şekilde gıda ürünleri fiyatı ve onun enflasyonu konuşuluyorsa ortada ya tarım ürünü arzında bir sorun vardır ya da gelirsizlik belirgin bir hale gelmiş demektir. 

Belki de her ikisi birden...

Geçen günlerin sıcak tartışma konularının başında yine enflasyon, özellikle de gıda fiyatlarındaki “fahiş” artışlar geldi. Tüketici sürekli yukarı giden fiyatlardan yakınırken, aynı zamanda TOBB, TÜSİAD ve MÜSİAD, ortak bildirilerinde, piyasa fiyat oynaklığının ekonomiyi ve özünde ise yatırımları sarstığını ve bunun daha kararlı hale getirilmesi için adım atılması gerektiğini vurguladı.

Bununla da kalmadı, karar vericiler ise fiyat artışlarında satıcıları yani temel olarak esnafı ve market yönetimlerini sorumlu tuttu.

Üreticinin tarlada etiketini yapıştıramadığı tarımsal ürünleri piyasaya sunanların üyesi olduğu yukarıdaki dernek ve birliklerle beraber, yüksek gıda fiyatlarında sorumluluğu bir cümle ile üzerinden atan siyasetin bu davranışları kafaları iyiden iyiye karıştırdı.

Ortada açıkçası neredeyse çiftçiden başka sorumlu kalmadı...

Geriye bir de yabancı güçler kaldı...

Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü (FAO) son raporunda, küresel gıda fiyatlarının son altı yıldan beri en yüksek seviyeye çıktığını, ayçiçek yağında artışın yüzde 15’lere ulaştığını, Arjantin buğday üretiminde yaşanan sorunların fiyat değişimlerini olumsuz etkilediğini ve hatta şeker fiyatlarında aylık artışın bile yüzde 3-4’lere ulaştığını belirtti.

Belki de bu dış ekonomik kuvvetler Türkiye’de yaşadığımız gıda enflasyonunun nedenidir diye düşünmeden edemiyor insan. Her zaman olduğu gibi, kimse bu konuda da sorumluluğu üzerine almak istemiyor. Halbuki yine bu köşede 29 Mart’ta yazdığımız yazı içeriğinde, Covid-19 krizi arifesinde gıda stokunun yeterli olup olmadığını sormuş ve bunun da istatistiğini vermiştik. Orada ifade edilen stok ve stok değişimlerinin verilerinin de ABD Tarım Bakanlığı’ndan elde edildiğini vurgulamış, salgına girerken de stok ve üretim kapasitemizdeki sorunları özetlemiş, günlük politikaların tarımda çok büyük sorunlar yarattığını anlatmaya çalışmıştık.

Özü itibarıyla, stok yönetimi yanında tarımsal arzı kontrol edemeyen, çiftçi ve hayvan üreticisini kaderine bırakan bir tarım politikasızlığının sorumlu olmadığı düşünülebilir mi? 

Sorulacak daha çok soru var elbette... Örneğin, çiftçisine dünya fiyatlarının çok altında sözde referans fiyatı denilen, taban fiyat özentisi ile uygulanan fiyat politikasızlığına ne demeli? 

Düşünün, bir de devlet yardımıyla, özellikle hububat ve pamukta referans fiyatı, taban fiyatının altında uygulanırken, onun neredeyse yüzde 50’sinden fazla olan fiyat seviyesinde bu ürünleri ithal ediyoruz.

Yanlış sayısı ve seviyesi artık dayanılmaz boyutta. Sadece tarım politikasında değil, hemen tüm ekonomik konularda böyle. Buradan çıkış yolunun ise sorumluluğu inkâr etmeden geçtiğini sanmak sanırım çok saflık olacaktır.

Gıda komisyonu toplantısı ve sloganların üstesinden geleceği bir sorun da değil bu... Sorun gelir yaratma tarafında, sorun yaratılan ek milli gelirin nereye gittiğinde aslında.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerel 21 Nisan 2024
Döviz kuru şoku 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları