Veysel Ulusoy

Ekonomiyi sıfıra çıkarmanın zamanı

04 Haziran 2023 Pazar

Dış ticaret açığı sadece mayıs ayında 12 milyar doların üstünde geldi. Yılbaşından bu yana bu açık yaklaşık yüzde 30 artarak 56 milyara ulaştı.

Yıllığı sormayın...

Sormayın diyorum çünkü bu Merkez Bankası brüt rezervlerini bile aştı. Sadece mayıs ayında ticaret açığı yüzde 19 arttı ve süreç olarak da bir şeyler yapılması gerekir anlayışına ulaştırdı yetkilileri.

Ekonomide doğal olarak hacim ve miktar önemlidir ama bundan daha önemlisi de karşılaştırmalı birimleri analiz etmektir. Eğer bir yanda örneğin doların 6.80 liradan 21 liraya çıkarken yarattığı depremi hissetmek ve tecrübe etmek ne kadar acıysa, aynı doların 21 lira seviyesinde ihracatçı için çok da bir anlam ifade etmediğini anlamak gerekir. Bu gruba göre ortadaki birim maliyet artışı ihracat bedeline göre çok daha fazlalaşmış ve çoğu zamanda ihracattaki döviz geliri dışında bir anlam ifade etmekten çıkmıştır.

Hikâyenin bir de ithalat yanı var tabii. Her ay 30 milyar dolar üzerinde gerçekleşen ithalatın çoğu zaman çok yüksek olduğu, bunun azaltılması ya da en azından ihracatla denkleştirilmesi önerilmektedir. Orada da durum biraz karışık. Karışık çünkü tüm üretim sürecimiz ve hatta ihracatımız yaptığımız ithalata bağlıyken bu dengeyi kurmanın zorluğu da ortadadır. 

Hal böyleyken çözüm nedir sorusu doğal olarak geliyor akıllara...

Bunu kısa, orta ve uzun vadede açıklıyor ekonomistler. Verimlilikten, ücretlerin reel artışından, ihracatta ürün çeşitlendirmeden, demokrasiden ve kurumsal yapının öneminden bahsederek hem de...

ORTADA GARİP BİR DURUM VAR

Madem ekonomik sıkıntıların kaynakları biliniyor ve vadelere göre çözümleri de mevcut ise bunların neden uygulanmadığı sorusu kafamızı meşgul ediyor en başta. Diğer bir ifadeyle, karar vericilerin bu tür çözümleri uygulamada önünde engeller mi var fikri yoğunluk kazanıyor. 

Örneğin reel ücretlerin artırılması işverenin çalışan bulamıyoruz dediği bir ortamda zor mu ki yapılmıyor? Ya da kâr hırsının yarattığı basınç hem bunu önlemeye hem de en iyi çalışanı bulmaya mı odaklanmış? 

Soruları daha da artıralım...

Piyasayı dengeleyen faiz, ücret, kâr ve kiralardaki denge neden kurulamıyor? 

Yoksa ortada gelişmekte olan ülkelerin hastalığı olan bir kısım sermaye sahibi ve onların sermaye birikimi ile yol alma fikri mi tüm bu olumsuzlukların kaynağı? 

Ya da tüm bunlarla antidemokratik uygulamalar ve kurumların yok oluşu arasında bir bağlantı mı var?

...

Yanıt: Hepsi.

E o zaman çözüm de ortada.

Adil bölüşüm ya da kazanç oranı olmadığı sürece ihracat-ithalat, turizm/hizmet gelirleri-giderleri, ücretler-diğer getiriler arasında tüm dengeler altüst olur.

Esasında oldu da. Ortada yıkıntı var...

Şimdi bu yıkıntıyı kaldırmak ve tüm eksi verileri sıfırlamak amacıyla bakan ve uzman avına çıkılmış gibi yapılıyor. Onlara göre belirli kişiler gelecek ve ekonomimizi düzlüğe çıkaracak. 

Ya da başarısızlık onlara mal edilecek, eninde sonunda, her zaman olduğu gibi...

Ha bu arada büyüğüm Orhan Bursalı’nın çok önemli bir saptamasıyla bitirelim yazıyı: Herkes ekonomiyi kurtaracak muhtemel bakanların peşinde... Çok daha önemli belki de gelecek için, çocuklar için milli eğitimi kim kurtaracak?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çaput 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları