Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar..’

24 Eylül 2022 Cumartesi

İstiklal Marşımızın söz yazarı, veteriner hekim, öğretmen, şair, siyasetçi Mehmet Akif Ersoy’un dizelerinden alıntıyı, güncel yaşadıklarımızı da en güzel yansıtıyor olması nedeniyle paylaşmak istedim. İstanbul’da 1873 yılında Fatih’te doğmuş, etkin tarikatlara bağlı aile içinde yetişmiş, 1920’de Gazi Meclis’e Burdur milletvekili olarak girmiş şairimizin, sözcülüğünü de yaptığı siyasal kimliği biline biline.. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün belirleyici irade olduğu Meclis’te düzenlenen paralı yarışmadan aldığı ödülün gelirini, kişisel inancı doğrultusunda yakınlık duyduğu tarikatlara bağışlaması da ilginç.

Atatürk’ün Cumhuriyetin, kurtuluş, kuruluş süreçleri başta, yaşamı boyunca duygularından arınmış olarak gereken satranç hamlesi ile yürüdüğünün de kanıtlarıdan sadece bir örnek. Şairin, Gazi Meclis’te 12 Mart 1921’de kabul edilen İstiktlal Marşımızın yanında, çok sonraki yıllarda bütün şiirlerinin toplanmasının da altını çizmeliyiz. Meclis yıllarının sonrası Mısır’dan aldığı bir davetle, kalan ömründe orada Türkçe öğretmenliği yapmış olması bir başka gerçeklik. Yaşamını yitirdiği 1936 Aralık ayından ancak birkaç ay öncesi İstanbul’a dönmeyi seçmiştir.

“Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” vurgusunu genç kuşaklarımızın da anlamını algılıyor olarak okumaları dileği ile..

***

Emperyal çıkarlar adına ülkemizin, eksiksiz tüm güç odakları tarafından çekiştirildiği bir dönemin içindeyiz. Çok daha gerçekçi olursak aynı olayın üzerinden siyasetin çok kolay ve de çok ucuza, gözümüzün içine bakarcasına, aldırmak, umursamaz, işine gelen dayatmalarla karşımıza çıkmasının günübirlik değişen gündemlerinin içinde, batağına çekilmek isteniyoruz. Geri zekâlı, aptalmışız gibi görmekten vazgeçemeyen, toplumsal devinimleri bile algılamaktan vazgeçmiş, daha gerçekçisi çıkarlarına uygun görmeyen sivil diktatörler eliyle yönetilmekteyiz.

En acısı sayılamayacak çok ülkede geçerli olan gerçek düzenler, tam da birbirinin turnusol kâğıdı ile çıkarılmış kopyaları gibiler. Bal gibi de insan hakları, demokrasinin kırıntılarına katlanamayan, kendilerini koruma adına aldıkları sınırsız gerçeğinde hukuksuz, hukuka uygun gibi pazarlanan uygulamalarını bazen günde birkaç tanesi bir arada, acı sonuçları ile kitlelere dayatmaktalar.

Hak aramaya kalkışanlara karşı kurulan tuzakların çeşitliliği, acımasızlıklarında sınır tanımıyorlar. Saymak, yer, isim vermeyi karıştırmamak olanaksız. Buluşma noktaları acımasızlık tonlarının, işler sarpa sardıkça daha da yükseltilmesi. Hani kalbi durmuş insanı yaşatmaya dönük akım verilirken sonuç alınmadıkça basıncı yükseltilir ya. Oradaki olumluluğun, yaşamlarımıza akıl almaz tuzaklarla kurulmasında içler sızlamadan, daha ağır bedellerle sindirmek için sınır tanımazlık, olumsuzluk olarak yükseltilmesi koşuluyla.

***

Yakın günlerin sıcak gündemi üzerinden ister dünya çapındaki gidişata bakın, isterseniz en çok, haklı olarak kendi yaşamımızdaki girdapların derinliğinde, yaşama direncimizin doğası, ağır basması ile çözüm arayışları üzerinden yanlışsız adım atmaya çabalayın, birbirinin kopyası tuzaklar sahneleniyor. Yüzsüzlüğün son perdesi, günümüzün teknolojik olanakları içinde, anında hokus pokusla yalanların pazarlanmakta olduğu, bir siyah, bir beyaz denilebildiğinden artık utanan da yok.

Etkinliğin o anında toparlanmış yandaşlar vitrinde, başarılı görüntüsü vermek tek çare. Yeter ki gönüllü olmasa bile zorunlu gerçeklik içinde, bozuk para gibi harcanmaya karşı çözüm arayanların, bizdeki ittifakları, “millet” cephesine dönük çelişki, çatışma yaratma kaygılarını beslesin. Korkunun ecele faydası olabiliyor mu ki...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları