Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tarihimizdeki Muhteşem Mektuplar

12 Ocak 2013 Cumartesi

Yazarı Sivaslı, emekli bir askeri savcı ve avukat; Necdet Bayraktaroğlu. İnsan, din, dil, ırk, köken, siyasi görüş ayrımı yapmayan, yaşamını sosyal yardımlaşma ve dayanışma çizgisinde sürdürmüş, insanları bir araya getirme ve ortak paydalarda buluşturma konusunda tutkal vazifesi gören, çok sayıda vakıf, cemiyet ve derneklerde faal olarak görev yapmış, emek vermiş gerçek bir insancıl Bayraktaroğlu.

Uzun yıllardır devam eden Türk tarihi araştırma ve derleme çalışmaları neticesinde bu kitap doğmuş. Kitabın içinde Selçuklu Sultanı’nın Bizans İmparatorluğu’na yazdığı mektuptan, Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemsettin’e, Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’e, Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa Kralı’na, Alman İmparatoru’na ve İran Şahı’na, Sultan Vahdettin’in Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı mektuba kadar çok sayıda, tarih meraklılarını heyecanlandıracak yazılı belge yer alıyor.

İmparatorlukların siyaset ve adalet diline, toplumların inanç ve kültür anlayışlarına dair sahici ipuçları vermesi ve tarihe ışık, bugüne ayna tutması açısından; ayrıca bize sunulan tarihe değil tarihi gerçeklere erişebilmek gibi bir gayeniz varsa Tarihimizdeki Muhteşem Mektuplar’ın sizin için son derece ilginç ve ilham verici bir kitap olduğunu söyleyebiliriz.

 

Zonguldak bir kez daha ağladı

Zonguldak yine kömür karasına bulandı. Yerin 630 metre derininde 8 can, 8 baba, oğul, kardeş yitip gitti kapkara bir dumanın izinde. Kaderden başka sığınacak limanı olmayanlar “Zonguldak’ın kaderi bu” diyorlar; oysa bilim, “ne kaza ne kader” diyor, “bunun adı ihmalkârlık.” 

Son 30 yıldır devlet yatırımlarının bu alandan çekilmesi, bunu takip eden özelleştirme ve artan üretim maliyetlerine karşı geliştirilen ve insan hayatına kıymet vermeyen taşeron uygulamalar. Madencilikle ilgili hiçbir tecrübesi olmayan ve sorumluluklarını yerine getirmeyen şirketlerin girişimlerine izin verilmesi. Sonuçta ortaya çıkan yetersiz altyapı, yetersiz tecrübe, eksik güvenlik tedbirleri, denetimsizlik…

Üstüne bir de konuyla ilgili uzmanların, müfettişlerin yaptıkları ve yaklaşan tehlikeye karşı uyarıda bulunan raporlamalarına, “vahim bir olayla karşılaşılmaması tamamen tesadüfi” şeklinde yaptıkları ikazlara rağmen ısrarla tesadüfün kucağına bırakılan insan hayatları.  İşsizlikten bunalmış, üç kuruşa ne iş olsa yapacak durumdaki insanlar… Ve işte onların üç kuruş için harcanan yaşamları.

Oysa maden işi şakaya gelmezdi, bilim öğretememişse de Zonguldak’ta, Bursa’da, Balıkesir’de, Elbistan’da defalarca yaşadığımız acı tecrübeler bize bunu öğretmiş olmalıydı. Grizu patlamalarının önüne geçmek için tonla teknik önlem vardı alınması gereken; yapılabilecekler, yapılması gerekenler listesi uzmanlar tarafından kaleme alınıyor ve uzayıp gidiyordu.

Ama yapılmıyordu; çünkü işçilerin yaşmalarını koruyacak, güvenliklerini sağlayacak her bir önlem yüklü bir maddi yatırımı gerektiriyordu. Ve yerin metrelerce altında, kara elmas uğruna ölümle kol kola çalışan insanların yaşamları o büyük maddi yatırımlara bir türlü değmiyordu.

 

10 Ocak hangi gazetecilerin bayramı?

10 Ocak 1961’de, Anayasa’da gazeteciler lehine verilen önemli hakları takiben ilan edilen Çalışan Gazeteciler Bayramı’nın ömrü ne yazık ki çok uzun sürmedi.
10 Ocak tarihi uzunca bir süredir gazeteciler bayramı olarak değil, aksine gazetecilerin sorunlarının ve toplum içindeki saygın duruşlarını korumakta yaşadıkları güçlüklerin haykırıldığı günler olarak anılıyor.

Çok sayıda dünya örgütü tarafından açıklanan raporlarda da okumuş olduğumuz gibi bugün dünya üzerinde en çok gazeteci tutuklusu olan ülkeyiz, bir başka deyişle dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi bizde.

Gazetecilerin özgürlüklerden yoksun mesleklerini icra etme çabaları, askeri darbe dönemlerini aratmayan baskılar, ses kesme operasyonları, otosansür uygulamaları, ardı arkası gelmeyen tutuklamalar…

Tüm bu nedenlere bağlı olarak 10 Ocak’ın ismini Çalışamayan Gazeteciler Günü olarak değiştirenlere hak vermek işten bile değil.  

sadik.celik.gorus@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları