Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tapeler, Havuzlar, Sinkaflar, İnternet Yasakları ve Anketler

08 Şubat 2014 Cumartesi

Ses kaydı ve tape yağmuru arasında son olarak Başbakan Erdoğan’la bir yayın kuruluşunun yönetim kurulu üyesi arasında geçen telefon görüşmesinin kaydıyla karşılaştık.
Gezi olaylarının başladığı günlerde Başbakan Fas’tan bahsi geçen ismi arıyor ve yöneticisi olduğu televizyonda Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı’nı göreve çağırmasıyla ilgili haberin yayından kaldırılmasını söylüyor. Emir hemen başüstüne alınıyor. Muhalefetsen işin, hatta varlığını koruma mücadelen bile birkaç misli daha zordur bu ülkede. Her şeyden önce sesinin millete ne oranda ulaşabileceği, gerçek demokrasiye kör ve sağır bir iktidarın elindedir çünkü.
Binali Yıldırım’ın tape’sinde ise derin bir havuz problemiyle karşılaşıyoruz. Sabah ve atv’yi satın almak için oluşturulan havuza musluk temin eden müteahhitler esirgemedikleri “yardımlarından” bahsederken, ufukta gördükleri kazların verdiği coşkuyla olsa gerek, millete öylesine sinkaflı bir selam gönderiyorlar ki biz okurken utanıyoruz… Bu saygısızlık, bu cüret ve bu pişkinlik karşısında dilimiz tutuluyor.
Ses kayıtları, dinlemeler, tapeler bir bir etrafa saçılıyor. Bir devletten, bir paralel devletten. Her gün bir yenisinin ortaya çıkmasına bakılırsa iki tarafın da biriktirdiği kaynaklar bir hayli sağlam. Aradaki sözde kardeşliğin bir gün sona ereceği ve arkasından acımasız bir savaşın patlak vereceği çok önceden tahmin edilmiş ve tüm tedbirler ona göre alınmış. O “manidar” zamanlar geldiğinde ellerindeki tedbirleri sırayla gün yüzüne çıkarıyorlar.
Ve bizler ibretle okuyoruz, duyuyoruz, seyrediyoruz olup bitenleri.
Her zaman değil ama. Bazen de görüp duymamız alenen engelleniyor tüm bunları.
Bir gece yarısı Meclis’ten geçen torba yasayla birlikte internete getirilen olağanüstü sansürler sayesinde başta yolsuzluk, bilgi, belge ve haberleri ile hoşa gitmeyen diğer tüm gerçekleri gizleme ve karartma çalışmaları devreye sokuldu örneğin. Ayrıca internet kullanıcılarını fişlemek için onların internetteki izleri de sürülecek bundan böyle. İtinayla arşivlenen kayıtlar, manidar ya da manidar olmayan zamanlarda birer tehdit ve baskı unsuru olarak devreye sokulabilecek.
“Düzenleme” kisvesi altında halihazırda kör topal varlık göstermeye çalışan özgürlüklere yeni, öldürücü darbeler indiriliyor. Yayın yasağı getiriliyor. Bu şekilde, belgelerle ortaya dökülen iddialar, fezlekeler halka ancak “sızabildikleri” oranda, kaçak yollarla ulaşabilecekler; büyük oranda da ulaşamayacaklar... Ve biz böylece ne türden kuralların hâkim olduğu bir ülkede yaşadığımızı daha iyi anlayacağız.
Acaba gerçekten anlayabilecek miyiz?
Belki de anlayamadığımız için yaklaşan yerel seçimlerin bir tür aklanma mekanizması, bir çeşit referandum olarak kullanılacağı ve oyların, 17 Aralık’tan bu yana etrafa saçılan tüm pisliği temizleyeceği ilan edilebiliyor.
Anlayamadığımız için, KONDA’nın ocak ayı anketine göre AKP seçmeninin yaklaşık yüzde 50’si, bakanların ve oğullarının isimlerinin karıştığı rüşvet skandallarına inandıkları halde bu durumun oy tercihlerini değiştirmeyeceğini dile getirmiş. Toplumun genelinde, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının oy tercihlerine yansımayacağını bildirenlerin oranı ise yüzde 77. “Soyduysa beni soydu, sana ne?” anlayışının seçim anketleri üzerinde kendini gösterişi.

CHP denklemin neresinde?
Peki KONDA’nın bildirdiği bu yüzde 77’nin oluşmasında muhalefet partisi olarak CHP’nin payı nedir?
Açıkça “yolsuzluk ve rüşvetin cezasını sandıkta vermeyeceklerini” söyleyen insanları bu karara iten durum nasıl izah edilebilir? Gerçekten toplumda hırsızlık ya da siyasette yolsuzluk kavramlarıyla bu derece hemhal olunmuş mudur; ahlak anlayışı kendini böylesine kaybetmiş olabilir mi? Yoksa insanları bu tercihi yapmaya iten etmenler arasında muhalif zayıflığın payı mıdır muhalefet gözüyle asıl sorgulanması gereken? CHP, aslında akılları karışmış, hayal kırıklığına uğramış azımsanmayacak sayıda insan için neden daha güçlü bir sığınılacak liman olamadığı üzerine düşünüyor mu?

sadik.celik.gorus@gmail.com   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları