Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

"Sağlıklı Gıda Eylemcileri" görev başına!

13 Ağustos 2009 Perşembe

Uzmanlar, sağlığa zararları konusunda yüzde yüz fikir birliğinde oldukları etkenlerin başında sağlıksız gıda tüketiminin ve sigara kullanımının geldiğini belirtmektedirler.  Sigara yasağı için bir süreden beri ülkemizde ve çeşitli ülkelerde çok önemli yasal düzenlemeler yapıldı. Sigara yasağının TBMM tarafından kabul edilmesinde ve uygulanmasında sivil toplum örgütlerinin toplumu bilinçlendirme çaba ve faaliyetleri, sigara karşıtı kampanyaların oluşturduğu kamuoyu baskısı büyük rol oynadı. (Dipnot: Ülkemizde uygulanan sigara yasağını her ne kadar önceki yazımızda toplum sağlığı açısından desteklemiş olsak da sigara yasağı bahanesiyle içkili mekanların, eğlence sektörünün cezalandırılmasına yönelik; öteki yaşam tarzının, yasakçı/günahçı anlayışın empoze edilmesine dair toplumun bir kesimindeki korku, kuşku, tehdit algılayışlarını görmezden gelemeyiz.  Bu yüzden,  uygulamaya yönelik önerilerimizi ve tereddütlerimizi ayrı bir yazıda bu köşeye taşıyacağız ki masum bir yasak siyasallaşmasın, toplum birbiri ile kavga etmesin. Şimdi mevsim yaz, önümüz kış… )  Benzer bir kamuoyu baskısının “sağlıksız gıda üretimi” ne karşı oluşturulması sağlıklı insan neslinin devamı için artık kaçınılmaz hale gelmiştir. Dünya üzerinde sigara içmeyen milyonlarca insan var ama “sağlıksız ya da güvensiz gıda”ya maruz kalmayan tek bir insan olduğunu ise kimse söyleyemez.

“Gıda terörü” görünmez bir tehlike, nerede nasıl karşımıza çıkacağını bilemiyor, hemen tanıyamıyor, teşhisi koyamıyoruz. Görünmez olduğu kadar yaygın da olduğu için bu sinsi tehdit tüm insanlığın bugününü ve geleceğini olumsuz yönde etkiliyor. Buna rağmen bu tehlikenin farkına varan bir çok kurum ve kişi de yok değil. Nitekim yurtdışında “ food activist/ gıda eylemcisi” denen ve gıda güvenliği konusunda kafa yorup, etkin olarak çalışan, kamuoyunu bilinçlendirmek için çaba harcayan, gıda tacirlerine savaş açan birçok kurum ve örgüt var.  En son olarak, geçtiğimiz hafta ABD’de bir sivil toplum örgütü, ülkede her adım başında satılan hot dog/ sosisli sandviç e karşı bir dava açarak, büyük üreticilerin sosisli sandviçleri, üzerinde tıpkı sigarada olduğu gibi “sağlığa zararlıdır” uyarısı ile satmalarının zorunlu hale getirilmesini talep etti.

Bu dava,  ABD ve AB ülkelerinde her geçen gün daha da etkinleşen “ sağlıklı gıda eylemcileri”nin çalışmalarına yalnızca bir örnek. İtalya’dan çıkıp Dünya’ya yayılan ve ülkemizde de temsilcileri bulunan Slow Food hareketi, GDO lu tohum karşıtı örgütler, obeziteye savaş açan dernekler vs. gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.  Bu ülkelerde “  sağlıklı gıda eylemcileri ( aktivistleri ) ” oldukça bilinçli ve her alanda etkili olmaya çalışıyorlar.  Yapılan tüm aktivitelerin yanı sıra sinema, gazete, kitap gibi kitle iletişim araçlarını da aktif olarak kullanıyorlar. Food Inc., Supersize me, FastFood Nation gibi “gıda” konusunu işleyen belgesel niteliğindeki filmlerin bile çok ilgi görmesi, Dünya çapında izlenmesi de doğru bir noktaya parmak bastıklarının, kamuoyunun da aslında bu konuya çok ilgi gösterdiğinin bir kanıtı.

Sevindirici olan bir başka gelişme ise, “sağlıklı gıda” konusunda çalışmalar yapan kurum, kuruluş ve kişilerin “gıda” konusunun çok boyutlu olduğunu ve sorunun çok daha kapsamlı olarak ele alınması gerektiğini yavaş yavaş fark etmeleri… “ Sağlıklı Gıda” yı ele alırken, kapitalist düzeni ve bu düzenin yarattığı gıda tekellerini görmezden gelerek, sorgulamadan bu sorunu çözmeye çalışmanın mümkün olmayacağının anlaşılmış olması sevindiricidir.  Kar hırsı ile hareket eden kapitalist gıda tekelleri için, öncelik ürettikleri ürünün sağlıklı olup olmadığı değil, “karlı” olup olmadığıdır. Dolayısı ile bir ürünün maliyetini düşürecek olan ya da satılabilirliğini artıracak olan her şey onlar için mubahtır. Kansorejen etkisi olan katkı maddeleri, GDO lu ya da hormonlu hammaddeler,  etiketlerinde son kullanma tarihini yazmakla yetindikleri  ancak  gerçekleştirdikleri yasal düzenlemelere de sırtlarını dayayarak  üretim tarihini belirtme gereği görmedikleri ürünler,  hijyenik ve modern olmayan üretim koşulları, ucuz/sağlıksız/kalitesiz hammadde,  ucuz ve kalifiye olmayan işgücü ile yapılmaya çalışılan sözde lezzetli ( yağlı, şekerli, karbonhidratlı )  ve kolay tüketilebilen ama tamamen sağlıksız gıda maddeleri; kar hırsı söz konusu olunca tüm bunlar ufak ve önemsiz ayrıntılardan ibaret kalıyor. Onlar için daha çok satmak, pazara yayılmak söz konusu olunca, gıdanın sağlıklı, dengeli ve besleyici olması gerektiği sadece teferruat oluyor.  “Sağlıklı gıda”  onlar için ayrıca bir pazarlama taktiğinden başka bir şey değil. Bunun örneğini “organik gıda”nın pazarlanması konusunda yaşadık . Bu ticari yaklaşımlar sonucunda alternatif olmak için yola çıkan organik gıda anlayışının nasıl iflas ettiğini görüyoruz. ( Bu durumu öngören organik gıdalarla ilgili bir çok yazımızı yine Cumhuriyet’in arşivinde bulabilirsiniz. ) 

Bu uluslarası büyük gıda devlerinin ana hedefleri ise  tüm Dünya’nın gıda teminini sağlayabileceği tek kaynak haline gelmek; bu yolla sadece gıdanın değil Dünya’nın kontrolünü de ele geçirmek. ( Bu nokta ile ilgili daha ayrıntılı görüşlerimiz için 20-06-2009 tarihinde yayınlanan “GDO’da büyük resmi görebilmek” adlı yazıma www.cumhuriyet.com.tr‘den ulaşabilirsiniz. ) Bu gıda firmaları tekelleşebilmek için, yollarına çıkan her türlü engeli de ezip geçiyor;  küçük çiftçiler, namuslu üretim yapan orta ya da küçük ölçekli firmalar onların karşısında direnmekte zorlanıyor.

Daha önce de sağlıksız gıdaların toplum üzerindeki etkilerini bu sütunlarda işledik, dolayısı ile ayrıntısına daha fazla girmeyeceğiz. Ama Dünya’daki gelişmelerin ışığında konunun önemine tekrar parmak basmak ve herkesi birer “sağlıklı gıda eylemcisi” olmaya davet etmek istedik. Sağlıklı gıda eylemcisi olmak o kadar da zor değil; işe satın aldığınız gıdanın üretim koşullarını,  kalitesini, fiyatını, ambalajını vs. gibi konularda sorgulayarak başlayabilirsiniz. Bir kişinin bile sorgusu üreticiyi, satıcıyı kendine çeki düzen vermek zorunda bırakacaktır.  Satın almalarınızda yerel üreticiyi, küçük çiftçiyi, köşedeki bakkalı, manavı, kasabı, kalitesinden emin olduğunuz gıda üreticisini tercih edin, destekleyin, onlara kapitalist düzenin çarklarına karşı direnme gücü verin. Eski ve yerel tatları, lezzetleri, meyve sebzedeki kendilerine has kokuyu, rehayı, aromayı talep edin, kapitalist düzenin damak zevkimizi de tek tip hale getirmesine ve standartlaştırmasına seyirci kalmayın. Bunlarla yetinmeyip, daha da aktif olmak isterseniz, konu ile ilgilenen dernekler, sivil toplum örgütleri Türkiye’de de her geçen gün artmakta ve daha etkili olmakta. Bir kişinin bile aralarına katılması, bu grupların  daha da gelişmesini  hatta devlet politikalarına yön verebilir hale gelmelerini sağlayacaktır. Kısacası, “sağlıklı gıda eylemcisi” olmak hiç zor değildir ve tek bir “sağlıklı gıda eylemcisi” bile tek başına çok şey başarabilir.

sadik.celik@keyveni.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları