Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ramazan Sofraları ve Oruç Tutma...
Ramazan ayı gelince özellikle büyük şehirlerde iftar vaktinden önce bir koşuşturmadır başlar. Herkes iftar sofrasında yiyeceği pidenin, etin, tatlının, kuruyemişin, kaymağın, pirincin, pastırmanın, sucuğun en iyisinin, en lezzetlisinin, en tazesinin peşindedir.
İftar vakitlerinde en ünlü, en lüks restoranlardan esnaf lokantalarına kadar yer bulmak mümkün olmaz.
Ramazan ayında iftar sofralarına böyle heyecanla oturulmasının, iftar saatinin sabırsızca beklenmesinin, iftar için yemeğin en iyisinin, en güzelinin pişirilmesinin, sunulmasının, abartılmasının ne kadar doğru; orucun tutulma gerekçesine, ibadetin gizliliği ilkesine ne kadar uygun ve sağlık açısından ne kadar yararlı olduğunu, sağlığımızı nasıl riske ettiğimizi bu yazının konusu olarak ele alıyoruz.
Oruç, esas itibarı ile her dinde nefis terbiyesinde kullanılan bir uygulamadır; asıl amacı insanın kendi benliğinden sıyrılması, nefsini kontrol altına alması, sürekli daha fazlasını isteyen egosunu oruç haliyle engellemesidir. Bütün dinlere göre insana en çok zarar veren kendi egosudur; oruç da, insanların Tanrı’nın varlığını kabullendikleri günden bugüne egoyu kontrol altına almak için kullanılan ve değişmeyen en etkili ve yaygın dinlerin vecibesidir.
Oysa ki günümüz Ramazanlarında oruçtan çıkar çıkmaz oturulan mükellef, gösterişli sofralar, normal günlerde olsa her gün belki de hazırlayamayacağınız veya yemeyeceğiniz iftara özel yapılmış yemekler bu anlayışa tamamen zıttır.
İftar sofralarının özel kabul edilmesi ve o şekilde hazırlanmasında elbette ki bir araya getirici ve özendirici taraf göz ardı edilemez ancak bu abartılı iftar sofralarının da hem orucun temel ruhuna hem de sağlığa aykırı olduğu unutulmamalıdır.
Bütün dinlerde yer alan oruç, Müslümanlıkta ayrı bir boyut daha kazanmıştır. Oruç vasıtası ile “tok”un “aç”ın halinden anlaması, “komşunuz açken siz tok uyuyamazsınız” hadisinin sosyal hayatta yerini bulması ve de nefsin terbiyesi hedeflenmiştir. Oruç, İslamiyette başkaları ile empati kurabilmenin, kendisini başkalarının yerine de koyabilmenin aracı haline gelmiştir.
Yine iftar sofraları temelde zenginle fakirin bir araya gelebildiği sosyal ortamlar olması gerekirken, günümüzde maalesef bu niteliğinden çıkarak ticari bir kimliğe, gösterişe ve statüye bürünmeye başlamıştır. Zenginle fakirin bir arada olması ilkesi tamamen atlanmakta, iftar sofraları zengin-fakir arasındaki uçurumu kapatacakken, daha da derinleştiren bir görünüm arz etmektedir. Bir tarafta 5 yıldızlı otellerin, restoranların kuşsütü eksik Ramazan mönüleri; diğer tarafta ise hijyenik olmayan koşullarda, hatta zaman zaman insan onuruna aykırı şekilde hazırlanan, sunulan kalitesiz, sağlıksız, dengesiz iftar yemekleri verilen Ramazan çadırları yer almaktadır.
Bir de orucun sağlık boyutu var tabi ki: vücut için bir nevi detoks görevi gören ve aslında sağlıklı bir uygulama olan oruç, ağır iftar yemekleri ile sağlığı tehdit eder bir hale gelmiştir.
Her Ramazan iftar vaktinden sonra kalp krizi, beyin kanaması gibi nedenlerle vefat eden birçok kişi olmaktadır. Bu nedenle, oruç sırasında sağlıklı beslenme kadar vücutta yaşanan değişimler konusunda da bilinçli ve dikkatli olmak gerekmektedir. Beslenme düzeninin birdenbire değişmesi, altüst olması ile orucun ilk günlerinde kan şekerinin düşmesi, vücut ısısının azalması, üşüme, başağrısı, uyku hali ve halsizlik gibi sorunlar yaşanabilmektedir. İşte bu nedenle iftarda mideye aşırı yüklenmeyip doğru beslenmek gerekiyor.
Oruç tutmak, doğru beslenildiği takdirde sürekli çalışan bedenimizin toksin atılımını sağlamak için iyi bir fırsat olabilir. Vücut, bu dönemde zararlı fazlalıkları atarak kendini yeniler, mide-bağırsak sistemi istirahata çekilir.
Görüldüğü gibi oruç ruha, bedene, bireye, topluma sayısız katkısı olabilecekken günümüzde tam tersine zarar verebilecek bir forma girmeye başlamıştır.
Orucun özünün, amacının ve uygulanış şeklinin tekrar hatırlanması gerekmektedir. Ramazan’da ekranları dolduran din âlimleri ve teravihlerde cemaate vaazda bulunan din adamları halka bu noktaları hatırlatmalıdır.
Orucun esası hatırlanmadıkça “oruçlu denize girilir mi, sakız çiğnesem orucu bozar mı” gibi soruların sorulması ve yanıtlanması bir toplumun kendi kendini kandırmasından öteye gidemeyecektir, ibadetin özünden uzaklaşılacaktır. Ramazan ayının tüm Müslüman âlemine barış, kardeşlik getirmesini temenni ederim.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!