Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Barış sınavları

19 Ocak 2013 Cumartesi

Öldürülen PKK’lilerin cenaze töreniyle ilgili geçilmesi gereken sınav ise önümüzdeydi. Barışın gelmesini istemeyen gruplar cenaze töreninden ikinci bir Habur çıkartarak ortamı ele mi geçireceklerdi, yoksa bu kez barış umutları o kadar kolay dinamitlenemeyecek miydi?

Her türlü provokasyona ve oyuna karşı hazırlıklı ve temkinli olmak gerekiyordu. Çünkü bu kez barış yolu kolay kolay çıkmaza sokulmamalıydı. Barış, herkes tarafından aynı şiddetiyle istenmeli ve bu gösterilmeliydi. Bu şekilde bizi her seferinde çatışmanın, savaşın kucağına düşüren çelmeler boşa çıkacak, barış belki de bir halk iradesi olarak dile gelecekti.

Ve umut edilen oldu. Cenaze törenlerine katılanların üzerinde, Paris’te öldürülen üç kadının yasını temsil eden siyah kıyafetler ve barış umudunu simgeleyen yazma ve atkılar vardı ve bir de soğukkanlılık hırkası ile sorumluluk şapkası. Bu kez hayal kırıklığı yaşanmadı. Bundan sonra yapılacak olan da aynısıdır; silahların, öfke ve intikam duygusunun, barışın ve siyasetin dilini kesmesine izin vermemek.

Annelik, Ev Hanımlığı ve Çalışma Hayatında Kadınlar

Annelik ve ev hanımlığı; her ikisi de pek tabii ki özveriyle yapılması gereken ve bazı açılardan kutsal kabul edebileceğimiz görevler. Bununla birlikte kadınların birincil görevlerinin bunlar olduğunu, hele hele evlerinde oturup sadece annelik ve ev hanımlığı “fıtri rolünü” hayata geçirmelerinin, dışarıdaki iş yaşamından onları tamamen soyutlamanın doğru olacağı fikrini savunmak ne kadar hoş karşılanabilir...

Bununla da kalmıyor Ali Bulaç’ın tezleri; kadın cinayetlerinin çıkış noktasını da liberal kapitalist düzen aracılığıyla kadının bu yaradılıştan gelen rolünü unutması ve erkeklerle eşit biçimde iş yaşamına atılmaya çalışması olarak gösteriyor. Ona göre, kadınların kamusal alana çıkmak istemesi modern bir tecrübe arayışından ibaret ve bu modern tecrübeyi ısrarla tatmak isteyen kadınlar yedikleri acı meyvenin sonuçlarına katlanmak zorunda. Tercüme edecek olursak katlanılması gereken sonuç, dayaktan başlayıp ölüme kadar varan şiddet gösterileri.

Bulaç’ın öne sürdüğü görüşün doğru olabileceğini, yani kadınların var olan kapitalist düzene ayak uydurarak evin dışına çıkmasının, erkeğin kadına yönelik gösterdiği şiddetin temel gerekçesi olduğunu bir anlık da olsa kabul edelim.

Bu durumda kadınları evlerine geri göndermeye çalışmak yerine, örneğin, erkeklerin çalışan kadın/eş görüntüsünü kolay kolay kabul edememelerinin altında yatan hakiki sebepler üzerine düşünmek, söz konusu erkek algısının zamanla değiştiğini görmek ve bu değişimi hızlandırmak için yapılması gerekenleri belirlemek daha doğru olmaz mıydı?

“Dış dünyada kendine yer edinen kadın” görüntüsünün toplumsal kabulünün nasıl gerçekleşeceği üzerine yoğunlaşmak gerekmez miydi? Kadınların kamusal alana adım atarken, aynı anda annelik ve ev hanımlığı rollerinin de üstesinden gelebilecekleri üzerine çıkarımlarda bulunmak…

Bu yolla kadın cinayetlerinin durdurulmasına gerçek anlamda katkı sağlayabilecek görüş ve yaklaşımlara imza atmaya çalışmak daha bilimsel ve insancıl olmaz mıydı? Ülkemizin yaşadığımız çağda başına gelen, daha doğrusu cehaletin hâkim olduğu topluluklar tarafından başına getirilen en feci sorunlardan biri olan kadına yönelik şiddetin, bir köşe yazarı, hayatını düşünme ve yazma eylemleri üzerine kurmuş bir insan tarafından kınanması yerine, sosyolojik jargon aracılığıyla meşru gösterilmeye çalışılması söz konusu kadına şiddet olayları kadar acıdır.

 

Birand’a Veda

Kendine has, samimi duruşunu, yaşama karşı tutturduğu esprili ve gülen bakışını ve usta gazeteci kimliğini de yanına alıp beklenmedik bir şekilde aramızdan ayrılan Mehmet Ali Birand’a Tanrı’dan rahmet, başta ailesi ve Türk basınına ve ülkemize baş sağlığı diliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları