Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

AB kapısı, uzun tutukluluk süreleri

09 Şubat 2013 Cumartesi

Başbakan Erdoğan AB konusunda yeterince oyalandığımızı düşündüğü için bu konuyla ilgili bir çıkış yaptı. Bu arada Şanghay Beşlisi’ni de AB’nin alternatifi olarak ortaya attı.
Geride bıraktığımız yarım yüzyıla bakıldığında Avrupa Birliği yolunda bu derece askıda kalmış olmamızın artık rahatsız edici bir noktaya geldiği reddedilemez bir gerçek.
İyi de AB’nin bizi içine alma konusundaki niyetsizliğinin farkında değil miydik bugüne kadar? AB’nin başka ülkelerden yerine getirmesini beklemediği koşulları Türkiye’ye şart koştuğunu elbette biliyorduk.
AB’nin, diğer üyelerden farklı olarak yalnızca bizim için öne sürdüğü bu koşulların altına seneler önce imzayı atan da zaten bizzat biziz.
O günden bu güne içeride olup bitenlere baktığımızda ise…
Örneğin basın ve ifade özgürlüğünün geldiği nokta, örneğin içeride “görünen lüzum üzerine” yıllardır tutuklu bekleyen gazetecilerimiz, öğrencilerimiz, profesörlerimiz, sanatçılarımız ve avukatlarımız, generaller, subaylar, genelkurmay başkanları ve polis, emniyet müdürleri, adalet, adil yargı gibi kavramlar, örneğin demokrasi kisvesi altında yürütülen tüm antidemokratik faaliyetler…

Sonunda ülkenin Başbakanı’nın da uzun tutukluluk sürelerinden şikâyet etmeye başladığı noktaya gelmiş olmamız.  Kimsenin kabul edemediği, anlayamadığı, askerlerin, milletvekillerinin ve barış gösterileri yapan öğrencilerin içeriye alınmasını ABD Büyükelçisi söylediğinde “Haddini Bil” uyarısı yapılıyor. Hâlbuki Büyükelçi hiç birimizin mantıklı, aklıselim açıklamalar getiremediği bu olaylara ABD’nin de Avrupa’nın da anlam veremeyeceğini dile getiriyor, o kadar.
Çünkü yolda yürürken birdenbire terörist sıfatıyla demir parmaklıklar ardına götürülebileceğiniz,  sizin gibi yüzlerce diğer terör örgütü üyesi etiketli insanla birlikte hakkınızda hazırlanacak iddianameyi beklemeye başlayabileceğiniz,  bekleyeceğiniz ve bekleyeceğiniz…, tutuklamaların tarihte belki de en kolay uygulandığı zamanlardan geçiyoruz. Tüm bu yaşananlarla birlikte ülkenin demokratikleşmeden ve elbette Avrupa Birliği’nden her gün bir adım daha uzaklaştığını söyleyen de yine içimizden birileriydi.
O zaman bugün, AB bizi oyalıyor diye kızmaya ve şaşırmaya hakkımız var mıdır ?
 

SARAI SIERRA VE DİĞERLERİ

Amerikalı Sarai Sierra’nın cesedinin Sarayburnu Surları’nda bulunduğu haberi geldikten sonra milletçe hemen hepimizin aklındaki diğer tüm kuşkular silindi ve artık kanıksadığımız kadına şiddet vakalarından birinin kurbanı olarak gördük Sierra cinayetini.

Her gün okuduğumuz, duyduğumuz, daha da beteri artık gazetelerin bile itibar etmediği, köşe yazarlarının yazmaya ellerinin varmadığı, adeta birbirinin çoğaltılmış kopyaları halinde şahit olduğumuz şiddet vakalarından herhangi biri…

Belki de sıradan bir cinayet değildi Sierra olayı. Onun ölümüyle ilgili çelişkili bazı bulgular başka türlü bir esrarı işaret ediyordu belki de.

Ancak şu an için önümüzde kesin olarak beliren bir fotoğraf var.  Bir kadın cesedinin, keşlerin, evsizlerin, suçluların yuvası haline gelen, üstelik tarihi önemi büyük olması gerekirken, aksine son derece terk edilmiş, içler acısı ve mezbelelik durumdaki surların dibinde ortaya çıkmasına şaşıramıyoruz ama örneğin turist olsa da bir kadının kocasından ve çocuklarından ayrı başka bir memlekete gelip, tek başına orada burada gezmesi, otellerde kalması karşısında şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz.

Bununla da kalmayarak onu içten dışa kınıyoruz, ayıplıyoruz. İçimizden, “hak etmiş” seslerinin yükselmesine engel olamıyoruz.  İşte böyle bir toplumsal algının pençesinde yaşarken her gün kadınların kanının akıtılmaya devam etmesi karşısında da şaşırmak için bir nedenimiz kalmıyor.

Sadık Çelik/sadik.celik.gorus@gmail.com

 


 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları