Öztin Akgüç

Lübnan'dan İzlenimler

03 Şubat 2012 Cuma
\n

\n

\n

\n

Ülkemize çok yakın olmasına karşın, geçen haftaya kadar Lübnana, Beyruta gitmek olanağım olmamıştı. Lübnan, dört milyon nüfuslu, nüfusunun en az yarısı başkenti Beyrutta yaşayan, 10 bin km2 yüzölçümlü, küçük sayılabilecek bir ülke. Özelliği, nüfusunun farklı din, mezhep ve topluluklardan oluşması, bir iç savaş geçirmiş olmalarına karşın değişik toplulukların bir arada üniter devlet çatısı altında yaşayabilmesi. Yakın geçmişte de İsrail saldırısına uğramasına karşın, yollarda barikatlar, askeri kontrol kulübeleri ülkede yaşamın akışını etkilemiyor, bir sınırlama, olağandışılık getirmiyor.\n

\n

***\n

\n

Dört gün süren bir geziden edinilen izlenimler eksik olabilir, ama ben özetlemeye çalışayım. Ülke, sırtını Lübnan ve Antilübnan dağlarına dayamış, dağlar arasında Bekaa Vadisinin uzandığı, korniş dedikleri (yazım hatalarım olursa özür dilerim) iki yüz kmyi aşkın dar bir kıyı şeridinden oluşuyor. Ören yerleri, tarihi kalıntılar, harabeler açısından zengin sayılabilir. Bir turist olarak Baalbek antik şehir kalıntısı bana değişik, görülmeye değer olarak geldi. Dünyanın sayılı doğal harikalarından biri olduğu iddia edilen Jerta sarkıt-dikit mağarası diğer ilginç bir gezi alanı. Beyrut yakınlarında Byblos sahil kasabası, UNESCO tarafından koruma altına alınmış dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri. Tarihi bilgisi geniş, arkeolojiye meraklı bir kişi, çok daha geniş görülebilecek ören, kalıntı, harabe bulabilir, zamanını değerlendirebilir.\n

\n

Şehircilik, urbanizm konusunda çizmeyi aşmak gibi gelebilir, hatalı da görülebilir, ama şehirler giderek birbirine benzemeye başlıyor, tarihi özelliklerini, kişiliklerini, kimliklerini yitiriyorlar. Özellikle kentsel dönüşüm olarak nitelendirilen, rant yaratmaya, oluşan rantın üstüne oturmaya yönelik projeler, şehirleri birbirine benzetiyor. Bana pek estetik gelmeyen gökdelenler, sosyal konutlar trafik sorununu çözüm için yapılan üst ve altgeçitler, köprüler, şehirlerin özelliklerini, kimliklerini alıp götürüyor, siliyor. Beyrut da kentsel dönüşümün hışmına uğramış görüntüsü veriyor. Beyrutu temsil ettiği söylenen, Aşrafiye, Hamra yerleşim bölgeleri de özelliklerini yitiriyor. İnsan bu bölgelerde uzun süre yaşasa belki ilginç yönlerini yakalayabilir. Ama şöyle bir turistik gezi, kısmen yaya gezinti şeklinde de olsa, çok değişik bir yöre izlenimi bırakmıyor.\n

\n

***\n

\n

Şehirlerin kimliğini bozan, ortadan kaldıran diğer bir etken de öykünme, taklit... Harissa Beyrut yakınında bir sahil şehri; yüksek bir tepenin üstüne Meryem Ana heykeli oturtulmuş, heykel şehre tepeden bakıyor. Tepe dik olduğu için teleferik ve finükülerle çıkılabiliyor. Brezilya Riodaki İsa heykeline öykünme gibi geldi. Riodaki İsa heykeli tabii çok daha görkemli. Ancak dini bağnazlık bir yana, İsa heykeli, Rioya ne katıyor? Turistik bir gezi yeri oluşturuyor, ama bence Rionun o doğal güzelliğini, görüntüsünü de bozuyor, Harissadaki Meryem Ana heykeli de öyle. Oralara kadar gitmişken çıkıp bir görelim diyorsunuz, ama o yüksek yerler, doğal güzellik bozulmadan, dinsel güdüler olmadan da turistik gezi yerleri haline getirilebilir.\n

\n

Beyrut iki milyon nüfuslu bir kent olmasına karşın, düşünün insan İstanbul trafiğini arıyor. Trafik karmaşası yaratmada bizden çok daha becerikliler. Şehirde toplu taşımacılığın hemen hemen olmaması, trafik ışıklarının yokluğu, trafik terbiyesinin yetersizliği karmaşayı körüklüyor.\n

\n

***\n

\n

Lübnan tütün içme hürriyetinin olduğu\t nadir ülkelerden biri. Kapalı alanlarda tütün içebiliyor, sigara içilir - içilemez ayrımı yapılmıyor. Tütün içilir diye ifade etmeye çalışıyorum, görebildiğim kadarı ile sigaradan daha çok nargile içiliyor. Göze çarpan, kahvelerde, lokantalarda kadınların hatta genç kızların çoğunluk oluşturacak ölçüde nargile içmeleri. Lokantalarda yemek ile birlikte nargile servisi de yapılıyor.\n

\n

Bir iç savaş geçirilmiş olmasına, dini ayrılıklara hatta etnik köken farklarına karşın bir asayiş sorunu yok. Gece yarısı pekâlâ kızlar kahvelerden çıkarak sokaklarda yürüyebiliyorlar. Dikkat çeken diğer özellik, kadınların bağımsızlığı; başı bağlı kadın sayısı az. Kadınlar, arkadaş gruplarıyla hatta yalnız kahve ve lokantalara gelebiliyor, nargile içebiliyor, geç vakte kadar oturabiliyorlar.\n

\n

Türkiye ile ilişkiler, Türkiyeye bakış konusundaki görüşleri, bir başka yazı konusu olabilir.\n

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları