Öztin Akgüç

Koltuk Sevdası

22 Temmuz 2012 Pazar
\n

Zaaflarımızdan, eksik yönlerimizden biri de koltuk sevdamız, mevki, sıfat düşkünlüğümüz, dışa dönük oluşumuz.

\n

Bir kişi niçin koltuğa sevdalanır? Belli orunlara (mevkiye) gelmeye uğraşır, kendine toplumda statü kazandıracağını düşündüğü, sıfatlara, insanlara önem verir? Bütün davranışların çeşitli nedenleri, güdüleri olabilir. Gözlemleyebildiğimiz bazı nedenleri, güdüleri en azından başlıklar olarak özetlemeye çalışayım.

\n

Topluma, ülkeye, çevreye hizmet... Gerçekten ülke için, toplum için, çevre için bazı özlemlerimiz, projeleriniz varsa, bunları gerçekleştirebilmek için belli orunlara gelmek, belli sıfatları taşımak gerekli olabilir. Bu tür güdü ile hareket eden kişi için amaç bir işlevi gerçekleştirmek, hizmet görmek, katkı sağlamaktır. Koltuk, sıfat bu kişiler için bir amaç değil araçtır. Kuşkusuz başarılı olunduğunda kişisel bir doyum da sağlanır, kişinin özgüveni de artar. Bu tür kişiler, başarılı olamadıklarını gördüklerinde hatta başarılı olamayacakları öngörüsüne kapıldıklarında istifa ederler, o koltuğu boşaltırlar. Görevi daha iyi yerine getirebilecek olanlara yol açarlar.

\n

Kişisel yetenekleri konusunda vehimlere, yanılsamalara kapılma... Çoğu kişi kendisini nesnel olarak değerlendirmez. Kendi yetenekleri, kaliteleri konusunda da vehimlere, sanılara, yanılsamalara kapılırlar. Kendilerini bir kurtarıcı halaskâr gibi görmeye başlarlar. Ülkeyi, toplumu, çevreyi, partiyi, örgütü, kurumu, derneği, gazeteyi kurtarmaya soyunurlar. Yetenekleri, becerileri yeterli olmadığından çoğu kez başarılı da olamazlar. Başarılı olamadıklarını da ya göremezler, ya da bahaneler bulurlar. İstifa, işi bırakma, yöntem değişikliği bu tür kişiler için söz konusu olmaz. Kendilerinde bazı özellikler, nitelikler vehmetmeleri, yanılsamaları, istifayı, yöntem, uygulama değişikliğini engeller.

\n

Kişisel doyum, kişisel eksiklikleri dengeleme... Bazı kişiler ancak belirli orunlara geldiklerinde, belli sıfatları taşıdıklarında doyuma ulaşırlar, kişisel eksikliklerinin dengelendiğini düşünürler. Koltuk, belli sıfatları taşımak bu tür kişiler için bir araç değil, ulaşılması gereken amaçtır. Bu kişiler, belli orunlara gelebilmek, sıfatlara sahip olabilmek için, ödün vermekten çekinmezler, kişilikli davranamazlar; kendilerine o koltuğa oturtanlara karşı bir minnet borcu duyarlar. O koltuğu, o sıfatı, o unvanı hak etmediklerinden özgüvenleri, özsaygıları da yoktur. İç ve dış çevreler bu tür koltuk, sıfat, unvan düşkünlerinden yararlanırlar. Politikada, bürokraside, öğretim kurumlarında, medyada hatta sivil toplum kuruluşlarında bu tiplere yaygın biçimde rastlanır.

\n

***

\n

Politikada, bürokraside, eğitim kurumlarında, derneklerde tüm sivil toplum örgütlerinde, medyada, koltuk, unvan için yarışma, gerektiğinde ayak oyunu, etik olmayan davranışlar yaygındır. Kişiler, koltuk, sıfat, unvan kapmak için yoğun çaba harcarlar. Peki sayısı yüz binleri aşan kurum, kuruluş ve örgütün kaçı gerçekten faal, ülkeye, topluma katkıda bulunuyor? Kişiler kendilerini kandırmasınlar. Koltuğu, sıfatı, unvanı, belki yakışıksız kaçacak ama külahı kapmak için gösterilen çaba; koltuk, külah kapıldıktan sonra gösterilmiyor. Kaç kurum, kaç dernek, kaç sivil toplum örgütü gerçekten başarılı? Açıklanan amaçlara uygun faaliyet gösterilse, gerçekten Türkiyenin görüntüsü değişir, sorunların çoğu çözülür en azından hafifler. Amaç hizmet, açıklanan işlevleri gerçekleştirmek olmayınca başarı da kazanılamıyor. İşi görecek olan kişidir. Kişi gerekli niteliklerden yoksunsa, koltuğa oturma, unvan, özür dilerim kapılan külah, başarı sağlamıyor.

\n

Günümüzde faal, etkin olması beklenen çoğu dernek, sivil toplum örgütü suskun, eylemsiz, duyarsız. Derneğin, kurumun, sivil toplum örgütünün başına geçmek için çaba harcayanlar, koltuğa oturduktan sonra gereken çabayı göstermiyorlar. Bazen insan şu kuşkuya da kapılıyor. Bu kişiler, örgütü, kurumu, derneği, yayın organını duyumsuzlaştırmak, pasifize etmek, marke etmek için mi yönetime, yönetici pozisyonuna geliyorlar?

\n

Kişi bir koltuğa oturmadan da, belli sıfatlara sahip olmadan da topluma, çevreye hizmet edebilir. İlle bir koltuk, ille bir sıfat bir külah şart değildir. Çarpık değer yargılarımızdan biri de, koltuğun, sıfatın, külahın kişiye toplumda statü, saygınlık kazandırmasıdır. Halk arasındaki Baş ol da istersen soğanbaşı ol deyişi, bu eğilimi, bu değer yargısını yansıtıyor.

\n

Kişi, gerçekten hizmet görecekse, yararlı olacaksa, koltuğa oturmanın gereklerini yerine getirebilecekse, o işe soyunsun, aksi davranışlar etik değerlere de ters düşüyor.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları