Öztin Akgüç

Ekonomik Büyüme ve Cari Açık

20 Temmuz 2012 Cuma
\n

\n

Türkiyede özellikle son yıllarda milli gelir tahminlerinin hormonlu olduğu, yüksek büyüme hızları hesaplayabilmek için abartılı rakamlar açıklandığı kuşkusunu taşıyanlardanım. Açıklanan bilançoların, verilerin, yüksek büyüme hızı tahminini doğrulamadığı, desteklemediği de görülmektedir. Açıklanan büyüme hızlarının, diğer verilerle tutarlı olması gerekir. Aksi halde hızla büyüyoruz bir sav, bir slogan, bir ayartı olarak kalır, ekonomik gerçeği yansıtmaz.

\n

Milli gelir tahminleri hormonlu olsa da TÜİKin tahminlerine göre de ekonominin büyüme hızı giderek yavaşlamakta, abartılı tahminler bu eğilimi gizleyememektedir. Son beş, üçer aylık dönemler itibarıyla açıklanan büyüme hızı tahminleri şöyledir: 2011 yılı birinci üç ay yüzde 11.9; ikinci üç ay yüzde 9.1; üçüncü üç ay yüzde 8.4; dördüncü üç ay yüzde 5.2; 2012 ilk üç ay yüzde 3.2... Üst üste beş, üç aylık dönem itibarıyla büyüme hızı yavaşlamakta, yüzde 11.9dan yüzde 3.2ye doğru belirgin bir iniş göstermektedir.

\n

Cari işlemler açığıyla büyüme hızı arasında yakın bir ilişki gözlemlenmektedir. Gerçekten cari işlemler açığı ülkenin kullanılabilir kaynağını, gayri safi yurtiçi hasılasının üstüne çıkarmakta, iç tasarruf açığını gidermekte, yurtiçi tasarrufların üstünde yatırım olanağı yaratmakta, mal ve hizmet arzını artırarak enflasyon hızını yavaşlatmakta, büyüme hızına olumlu katkıda bulunmaktadır. Türkiye ithalata, ithalat artışına dayalı bir büyüme modeline itildiğinden, ithalatın hızla arttığı, dolayısıyla Cari İşlemler Açığı/GSMH oranının yükseldiği dönemlerde daha yüksek büyüme hızlarına ulaşmaktadır. Ancak hiçbir ülke sürekli büyüyen cari işlemler açığını sürdürme olanağına sahip değildir. ABD gibi rezerv para, bir anlamda tüm dünya için para basma (seigniorage) olanağına sahip bir ülkede bile cari işlemler açığı sorun olmaktadır.

\n

Kısa dönemde büyüme hızı ve enflasyon üzerine olumlu etki yapan cari işlemler açığı sürdürülebilir olmadığından ekonominin yumuşak karnı olarak nitelendirilmektedir. Gerçekten yüksek büyüme hızından vazgeçerek cari işlemler açığını frenlemek, hatta ekonomik krize katlanacak, 2001de olduğu gibi cari işlemler fazlası vermesi de olasıdır. Önemli olan cari işlemler açığını sürdürülebilir bir boyuta indirerek yüksek büyüme hızını sürekli hale getirebilmektedir.

\n

Türkiye 2011 yılında 77.2 milyar USD cari işlemler açığı vermiş, 2012 yılı için de 65.4 milyar USD açık hedeflemiştir. Yılın ilk beş ayında cari işlemler açığının 26 milyar USD, yıllık bazda da 67 milyar USDye gerilemesi, övgü için fırsat kaçırmayan çıkar çevreleri için tutunacak bir veri olmuş, Türkiye başarılı bir şekilde cari işlemler açığını yönetiyor türünden yorumlar dahi yapılabilmiştir.

\n

Türkiye, döviz kurunu ayarlayalım, büyüme hızını düşürelim, cari işlemler açığını yönetelim gibi palyatif dahi sayılamayacak önlemlerle, önerilerle sorununu çözemez. Türkiyenin cari işlemler açığı yapısaldır, yapının düzeltilmesiyse en azından bir orta vadeyi gerektirir.

\n

Türkiyenin ithalatının çok önemli bir bölümü stratejiktir; ara malı, sermaye malı, enerji gibi doğrudan ekonomik büyüme hızıyla ilintilidir.

\n

İhracatımızda önemli paya sahip olan, başı çeken taşıt araçları, ana metal, kimya ve petrol ürünleri, metal eşya, makine-teçhizat gibi sanayi dalları, girdilerini ithal yoluyla sağlamakta, montaj ağırlıklı üretim yapmaktadır. Bu sanayi dallarında üretimde tamlaşma derecesi, Brüt Katma Değer/Satış Hasılatı oranları düşüktür. Dışa bağımlı montaj ağırlıklı sanayilerle dış ticaret açığı kapanamaz. Bu sanayi dallarında iç üretimle, üretimde tamlaşma derecesini Brüt Katma Değer/Satış Hasılatı oranını yükseltmek gerekir.

\n

Türkiyenin stratejik ithalatının önemli bir bölümünü enerji oluşturmaktadır. Türkiye, enerji konusunda yenilenebilir, temiz, sosyal, maliyeti düşük ya da olmayan kaynaklara yönelmek zorundadır. Su, güneş, rüzgâr, jeotermal kaynakları geliştirmek, enerji üretiminde paylarını artırmak zorundadır. Hidroelektrik enerji santrallarını (HES) çevreyi koruyarak, sosyal maliyeti düşük bir şekilde geliştirirken güneş ve rüzgâr enerjisinden daha fazla yararlanmak, jeotermal kaynakları devreye sokmak durumundadır. Türkiyede güneş ve rüzgâr enerjisinden yararlanmaya yönelik yatırımların artmasına karşın güneş ve rüzgâr enerjisinin kullanım oranı çok düşüktür. Jeotermal kaynaklar açısından ülkemize dünyada yedinci sırada yer almaktadır. Jeotermal rezervin yüzde 70.0inin de Egede Aydın ili dolayında olduğu ifade edilmektedir. Türkiye jeotermal enerjiden de yararlanmamaktadır.

\n

Sanayide gerçek anlamda yapısal değişim, yenilenebilir enerji projelerinin devreye sokulması, iyi bir ekonomi yönetimi altında bile zaman alır. Türkiyenin bir de yabancı sermaye kâr transferleri, dış borç faizleri gibi yatırım gelirleri açığı sorunu vardır.

\n

Türkiye ekonomisi toparlanır; yeter ki şu yaldızlı ekonomide başarı öyküsünden kurtulup gerçekleri ve olanakları görelim.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları