Öztin Akgüç

Dış güç

02 Şubat 2022 Çarşamba

Emperyalizm, dış güç olarak, diğer ülke, ülkeler üzerinde, siyasal, ekonomik, askeri, kültürel hegemonya kurarak yönlendirir. Emperyalizm yayılmacıdır. Gücü, askeri, teknik, ekonomik olmaktan çok, hedefleri ülke veya ülkelerde satılık, kiralık, ürkek kişiler bularak, kuklalar sürerek, dış borç vererek, ortaklıklar kurarak, kurumlarına sızarak, yanlış yönde politikalar önererek, dayatarak egemenlik sağlar.

I. Cihan Savaşı sonrası, Osmanlı topraklarını paylaşan emperyal güçler, Sevr Antlaşması’yla Osmanlı’ya bıraktıkları, Anadolu’nun bir bölümü üzerinde kendi güdülemesinde monarşik, İslamı esaslara göre yönetilen bir devletin kalmasını amaçlamışlar; Anadolu’nun kendileri için uygun gördükleri yerlerini de işgal etmişlerdir.

I. Cihan Savaşı’nın başat emperyal gücü İngiltere’dir. İngiltere - Fransa savaş öncesi Sykes-Picot olarak anılan anlaşmayla Ortadoğu’yu bölüşmüş, Suriye, Lübnan Akdeniz sahil bölümü Fransa’ya bırakılırken petrol zengini bölgelere İngilizler el koymuş, mütareke koşullarına da aykırı olarak öncelikle Musul’u işgal etmiştir.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin kurulması, bağımsızlık mücadelesinin başlaması üzerine, emperyal güçlerin işgalleri sürerken, Başbakan Lloyd George bağımsızlık hareketini boğmak ve Batı Anadolu’nun işgali için Yunan ordusunun İzmir’e çıkmasını 5 Mayıs 1919 tarihinde önermiş, 15 Mayıs 1919’da İngiliz destekli Yunan ordusu İzmir’e çıkmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışının ertesi günü de İstanbul’da işadamlarının, yöneticilerin de katılımıyla İngiliz Muhipler Cemiyeti kurulmuştur. 

Mustafa Kemal Paşa’nın Amasya Tamimi sonrası, İngiliz destekli, din söylemi ağırlıklı iç ayaklanmalar başlamış, ayaklanmalar bağımsızlık savaşı boyunca ve Cumhuriyetin ilk yıllarında da sürmüştür.

II. Dünya Savaşı sonrası emperyal güç ABD’dir. İnönü, Roosevelt, Churchill arasında 1943 Kahire buluşması bir yana bırakılacak olursa, ABD ile yakınlaşma, savaş sonrası Stalin’in Kars ve Ardahan’ı Boğazlardan serbest geçişi birlikte kontrolü istemesi üzerine ABD Türkiye’ye destek gösterisi olarak 1946 yılında daha önce vefat etmiş büyükelçi Münir Ertegün’ün naaşını Missiouri zırhlısıyla Türkiye’ye gönderilmesiyle başlamıştır. ABD Başkanı Truman, Sovyet yayılmasını önlemek amacıyla Truman Doktrini olarak anılan Türkiye ve Yunanistan’a 400 milyon dolar tutarındaki askeri ve ekonomik yardım programını uygulamaya koymuştur. 1948 yılında Marshall Planı olarak da anılan Avrupa Kalkınma Planı uygulamaya konulmuş, Türkiye de program kapsamına alınarak 1948-52 döneminde borç-hibe şeklinde Türkiye’ye 35.7 milyon dolarlık kaynak aktarılması öngörülmüştür.

1950 sonrası DP döneminde yakınlaşma, dış güç etkisi belirginleşerek sürmüştür. Türkiye 1951 yılında ABD’ye destek olarak Kore’ye asker göndermiş, 1954 yılında NATO’ya alınmış, dış telkinlerle 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi teşvik, 6326 sayılı petrol kanunları kabul edilmiştir. İyi ilişkiler sürerken 1964 yılında Kıbrıs olaylarının tırmanışa geçip Türkiye’nin müdahale hazırlıklarının başlaması üzerine, Başkan Johnson dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye Kıbrıs’a müdahale edilmemesini, NATO silahlarının kullanılmamasını isteyen mektubuna karşılık İnönü’nün “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır” söylemiyle yeni bir dış politika stratejisine yönelmiş iken, 1965 Şubat ayında koalisyon ortağı sağcı partinin bütçeye olumlu oy vermemesi, bütçenin reddi üzerine İnönü’nün istifasıyla yeni strateji önlenmiştir.

Türkiye-ABD ilişkileri, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası bozulmuş; ekonomik ambargo yanı sıra iç çatışmaları tahriki, ülkede stokçuluğu teşviki, TÜSİAD’ın Ecevit Hükümeti’ne karşı çıkışı ile de ülkede siyasal, ekonomik kargaşa yaratılarak müdahaleye elverişli ortam yaratılmıştır.

ABD, BOP (GOP) ile Afrika’nın, Kuzey Atlantik kıyısından Afganistan’a değin bölgeye hegemonya kurulmasını amaçlamış, siyasal düzen olarak ılımlı siyasal İslam, ekonomik sistem olarak dışa açık uluslararası piyasalara eklem öngörülmüş, Türkiye örnek alarak seçilmiştir.

Türk-İslam Sentezi söylemiyle siyasal İslama iktidar yolu açılırken MHP’ye de kılavuzluk görevi verilmiştir. MHP, 2002 erken seçimi, muhalif parti görünümüyle oy bölme, Ekmeleddin İhsanoğlu adaylığı, 2015 erken seçimi, anayasa değişikliği önerisi; desteği, Cumhur İttifakı oluşumuyla verilen görevi yerine getirmiş, getirmektedir.

Dış güç yakınması yapılırken, karşı çıkılırken, iktidar yolunun nasıl hazırlandığı, açıldığı anımsanmalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Merkez Bankası işlevi 18 Aralık 2024
Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları