Öztin Akgüç

Trump tehlikesine teyakkuz

11 Aralık 2024 Çarşamba

Trump, yalnız kişisel nitelikleriyle değil, vaatleri, sloganları, destekçilerinin beklentileriyle de tehlikeli bir figür. 

Trump, atak, saldırgan, yüksekten bakan, büyüklenen, küçümseyen, kendisinde bazı yetenekler olduğu sanısına kapılmış, özsever, narsist bir tip. Yaşam felsefesi de “Quid pro quo” karşılıklı yararlanma temeline dayandığından tehlike oluşturuyor. Trump yönetimine karşı dikkatli, uyanık olmak, önlem almak gerekiyor. 

“Make America great again” Amerika’yı yeniden büyük yapma, egemen güç olma sloganı, vaadi, beklentisidir. 1950’lerde dünyanın egemen gücü olan ABD’nin, giderek konumunu yitirdiğini gören sıradan bir ABD vatandaşı için gurur okşayıcı bir slogandır. Bu sebeple Trump’ın seçim kazanmasında önemli bir etken “Make America great again” sloganı olmuştur. 

II’nci Dünya Savaşı sonrası ABD, tek nükleer güç, dünya üretiminin yarıdan fazlasını yapan USD’nin rezerv para uluslararası ödemelerde tek araç olduğu dönemdir. Savaş sonrası ABD’nin hegemonya kurmasının ana etkeni “Bretton Woods sistemi”nde USD, rezerv, anahtar para işlevini görüyor, ülkelerin ulusal paralarının değeri, paritesi USD olarak belirleniyor. ABD böylece tüm dünya için para basma (senyoraj) hakkını elde ediyor; USD ABD’nin en kârlı ihraç ürünü haline geliyordu. ABD, güven sağlamak üzere dolar-altın konvertibilitesini, değişim olanağını tanıyor. Yabancı merkez bankalarına 35 dolar karşılığı bir ons altın değişimini taahhüt ediyordu. ABD’nin dış açıklarının büyümesi nedeniyle Alman, Fransız, Japon merkez bankaları ellerinde biriken dolarları altına çevirmek istediklerinde ABD önce USD’yi devalüe ediyor, devalüasyona karşın altına çevirme taleplerinin durmaması üzerine Başkan Nixon, 15 Ağustos 1971 tarihinde altın penceresini kapatarak USD-altın konvertibilitesini sonlandırıyordu. ABD, taahhüdünü yerine getirmeyerek, yanlış bilgilendirerek dünyayı dolandırmış oldu. 

ABD’nin siyasal üstünlüğü de giderek azaldı. 1969-73 Vietnam Savaşı’ndan sonra resmen 55 bin kayıpla Güneydoğu Asya’dan çekilmek zorunda kaldı. Arka bahçesi olarak gördüğü Güney Amerika üzerinde hegemonyası zayıfladı. Halen ABD, II’nci Dünya Savaşı sonrası Başkan Truman tarafından belirlenen “contoiment” Rusya’yı çevreleme politikasını NATO’yu genişleterek Ukrayna’yı destekleyerek sürdürüyor; rakip gördüğü Çin’i engellemeye çalışıyor; BOP (GOP) projesi ile de Kuzey Afrika Atlantik kıyılarından Hazar’a kadar olan bölgede hegemonya kurmayı hedefliyor. 

Koşullar, ABD açısından II’nci Dünya Savaşı sonrası gibi elverişli değil. Doların egemenliği zayıflamış, küresel siyasette güçlü rakipler oluşmuş, ABD Vietnam başta bölgesel savaşlarda belirgin üstünlük sağlayamamıştır. Bu koşullarda ABD’yi tekrar büyük yapmak iddialı oluyor. 

ABD, lider, güçlü ülke imajını yüksekten atarak, övünerek, yaptırım uygulama tehdidiyle sürdürmeye çalışacaktır. Bu nedenle asker çekmesi, ekonomik açıdan içine kapanması beklenmemelidir. Ortadoğu’dan çekilme, üstünlüğü tümüyle rakiplere kaptırmak olur. Trump’ın davranışlarını, bazı güç ve yeteneklere sahip olduğu sanısını uyandıran söylemlerini, tehditlerini temkinli değerlendirmek gerekir. 

Siyasal şarlatan olarak nitelendirilebilecek Trump, yanına teknoloji şarlatanı Elon Musk’ı aldığından üstünlük sağlayacak teknolojik atılımlar beklenecektir. Sanal bir varlık olan “Bitcoin”i uluslararası ödeme aracına dönüştürme, merkez bankaları rezervleri arasına katma girişimi, Bretton Woods’tan sonra bir dolandırıcılık girişimi olabilir. 

ABD’yi “büyük Amerika” yapma sloganı, vaadi ile iktidara gelen Trump’ın beklentilere uygun olarak siyasal ve ekonomik girişimlerinin olması belirsizlik yaratmaktadır. 

Belirsizliğin olduğu ortamda, yön belirlemeden tarafsız kalmak, olabildiğince önlem almak, teyakkuz, akılcı davranış olur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hukukun işlevsizleşmesi 25 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları